Genel anlamda kulağın duyabildiği titreşimlere ses denir. Ses, dilin en küçük birimidir. Sözcüklerin söylenip yazılması ses değerlerine bağlıdır. Sesler, anlam ayırt edici özelliğe sahiptir.
Dildeki sesleri gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlere harf denir. (Sesin yazıdaki karşılığıdır.)
Harf ile ses terimlerini birbirinden ayırmak gerekir. Ses kulağa, harf ise göze hitap eder.
Bir dilin sesleri farklı alfabelerle de yazıya aktarılabilir. Nitekim Türk dili sırayla Göktürk, Uygur, Arap, Lâtin ve Kiril alfabeleriyle yazılmıştır.
Bir dilde bulunan sesler, o dilin ses dağarcığını oluşturur. Türkçenin ses dağarcığını da 29 ses oluşturur. Bu sesler, “ünlüler” ve “ünsüzler” olmak üzere ikiye ayrı-lır.
ÜNLÜLER:
Ağzın açık durumunda (yani ses yolu açıkken), hiçbir engelle karşılaşmadan çıkan seslerdir.
Türkçede 8 tane ünlü vardır: a e ı i o ö u ü
A) Ünlülerin Özellikleri
ÇENENİN DURUMUNA GÖRE | |||||
GENİŞ | DAR | GENİŞ | DAR | ||
Dilin
Durumuna Göre |
KALIN | A | I | O | U |
İNCE | E | İ | Ö | Ü | |
DÜZ | YUVARLAK | ||||
DUDAKLARIN DURUMUNAGÖRE |
Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz. İki ünlünün yan yana olduğu sözcükler kesinlikle Türkçe değildir:
saat, kanaat, maarif, aile, kaide, miat, dair, Siirt, fiil…
Kökeni Türkçe olan sözcüklerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsçadan dilimize giren sözcüklerde vardır:
şair, numune, iman (şa:ir, numu:ne, İ:man)
Ancak Türkçede uzun ünlü bulunmadığı için birçok yabancı sözcükteki uzun ünlüler Türkçede kısa telâffuz edilir.
beyaz, hiç, rahat…
Bazı örneklerde uzunluk ek getirildiğinde de ortaya çıkmaz.
beyaz > beyazı, can > canım…
Uzun ünlüler belli durumlar dışında gösterilemez.
Gösterilmeyenlere örn.: adalet, badem, beraber, şive, şube;
Gösterilenlere örn.: âdet, yâr, âlem, şûra, hâlâ, kâr…
Türkçede İngilizce by, gibi ünlü bulundurmayan sözcük (kısaltmalar hariç) yoktur.
Türkçe sözcüklerde birinci heceden sonraki hecelerde o ve ö ünlüleri bulunmaz.
B) ÜNLÜLER İLE İLGİLİ SES UYUMLARI
Ünlülerin düzlük-yuvarlaklık, kalınlık-incelik ve darlık-genişlik özellikleri iki ses uyumunda karşımıza çıkar:
Büyük Ünlü (Kalınlık-İncelik) Uyumu
Küçük Ünlü (Düzlük-Yuvarlaklık) Uyumu
1. BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU
Kalınlık-İncelik uyumu da denir.
Bu kurala göre Türkçe sözcüğün ünlülerinin ya kalın ya da ince olmalıdır.
sevilmek, ince, denizden, kelebekler, göstermelik…;
satılık, kalın, oyun, uçurtma, aşağı, sorular…
Kalın ve ince ünlülerin bir arada olduğu sözcükler ya değişikliğe uğramış Türkçe sözcükler ya da yabancı sözcüklerdir:
şişman > şişman, ınanmak > inanmak, dakı > dahi, khanı > hani, alma > elma, ana > anne, karındaş > kardaş > kardeş, khangı > hangi…
kalem, cihan, insan, merhamet, afiyet, asayiş, meteo-roloji, semantik…
Bazı yabancı sözcükler bu kurala uydurulmuştur.
Divar > duvar, kalib > kalıp, Brillante > pırlanta, suret > surat…
Büyük ünlü uyumu kuralına uymayan (Türkçe ve yabancı) sözcüklere getirilen ekler sözcüğün son hecesine uyar:
annemiz, kardeşçe, veriyordu, elmalık, dünyanın, merhametli…
Ancak bazı yabancı sözcüklerde, ünlüsü kalın olan son heceden sonra ince ünlü gelir. Bunun nedeni, sözcük sonundaki ünsüzün ince oluşudur.
alkolü, emlâkçilik, hakikati, helâkimiz, kabulüm, saat-te, sadakatten…
Sözcük kökleri bu kurala uyduğu gibi, sözcüklere (Türkçe ve yabancı) getirilen ekler de kökün ünlü-süne göre belirlenerek çekimli ve türemiş bütün sözcükler bu kurala uydurulur.
yürü > yürüdüm, yürümek, yürüyen, yürüsün, yürüme…
oku > okusun, okuyalım, okuyucu, okuduk…
Ancak bu kurala uymayan ekler vardır:
-yor (şimdiki zaman eki): geliyor, biliyor, istiyor…
-ken (zarf-fiil eki) : alırken, koşarken, bakarken…
-leyin (isimden zarf yapan ek): sabahleyin, akşamleyin
-(İ)mtırak (sıfattan sıfat yapan ek): yeşilimtırak, mavimtırak, ekşimtırak…
-ki (ilgi zamiri ve sıfat yapan ek): onunki, yukarıdaki, akşamki…
-taş (isimden isim yapan ek) :meslektaş, ülküdaş…
-gil (aile bildirir) : halamgil, dayımgil, baklagiller…
Ancak, bu eklerle yapılan bütün sözcükler büyük ünlü uyumuna aykırıdır denemez. Öyleyse bu eklerin ünlülerinin her zaman aynı özellikte (kalın veya ince) olduğunu, bu yüzden bazı sözcüklerde uyuma girmediklerini söyleyebiliriz:
öğleyin, gelirken, sarımtırak, seninki, arkadaş, eniştemgil…
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözcükler tümüyle büyük ünlü uyumuna uyar?
A) Meydan yine hınca hınç doluydu,gençlerle.
B) Evin arkasındaki bahçeye yeni fidanlar dikildi.
C) Dudakları iyice büzülüp kaldı,zavallı çocuğun.
D) Bu terazinin ayarı son günlerde iyice bozuldu.
E) Pehlivanlar Kırkpınar’ı doldurdu birer birer.
ÇÖZÜM: A’da “meydan” B’de “arkasındaki, bahçe, fidan” , D’de “terazi” ve E ‘deki “pehlivanlar”sözcükleri büyük ünlü uyumuna uymaz;ancak C’deki bütün sözcükler büyük ünlü uyumuna uyar. CEVAP: C
2. KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU
Düzlük-yuvarlaklık uyumu da denir.
Bu kurala göre bir sözcük düz ünlü (a, e, ı, i) ile başlıyorsa sonraki ünlüler düz; yuvarlak ünlü (o, ö, u, ü) ile başlıyorsa sonraki ünlüler ya dar yuvarlak (u, ü) ya da düz geniş (a, e) olmalıdır:
arkadaş, karanlık, serilmek, ıslık, ılık, ırak, incelik …
kova, oğlak, gözlem, önem, uğrak, uygar, üzer, beşer…
okul, kuru, uygun, bozulmuş, okul, ölümlü, uğur, ululuk, üzüm, süzgün…
Küçük ünlü uyumunun büyük ünlü uyumundan bir farkı vardır:
Büyük ünlü uyumunda sözcükteki bütün ünlülerin kalınlık ve incelik bakımlarından uyuşmaları gerekli iken, küçük ünlü uyumunda her ünlü kendinden önceki ünlü-ye uymak zorundadır.
Meselâ, “kolaylık” örneğinde olduğu gibi “ı” ünlüsü kendinden önceki “a” ünlüsüne uyarken “a”dan önceki “o” ünlüsüne uymayabilir. Bu özellik, yuvarlak ünlüden sonra düz-geniş ünlü geldiği zaman karımıza çıkmaktadır:
ufaklık, uzaklık, olası, önemli, üzerinde…
Bu kurala uymayan yabancı sözcükler:
Alkol, daktilo, akordeon, rötar, tiyatro, otobüs, televizyon, horoz, kamyon, siroz…
Ancak bazı alıntı sözcükler bu kurala uydurulmuş-tur:
Müdir > müdür, mümkin > mümkün, müşkil > müş-kül…
Bu kurala uymayan Türkçe sözcükler:
Avuç, avurt, kavurmak, kavuşmak, savurmak, kavun, karpuz, yağmur, çamur, tavuk, kabuk…
-yor ve –ki ekleri de çoğu zaman bu kurala uymaz: geliyor, onunki…
NOT: Küçük ünlü uyumuna aykırı sözcüklere (Türkçe ve yabancı) getirilen ekler, sözcüğün son ünlüsüne uyar: kavunu, yağmurluk, müminlik, müzikçi…
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki sözcüklerden hangisi küçük ünlü uyumuna uymaz?
A) Banyo B) Sokaklar C) Duygusuz D) Yumak E) Güneş
ÇÖZÜM: B,C,D ve E ‘deki sözcükler küçük ünlü uyumuna uyar;ancak A’daki “Banyo” sözcüğünde “a” düz ünlü-sündan sonra “o” yuvarlak ünlüsü geldiği için Küçük ünlü uyumuna uymaz. CEVAP: A
ÜNLÜLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI
1. Ünlü Düşmesi
İki heceli olup birinci hecesinde geniş (a, e, o, ö), ikinci hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunduran bazı Türkçe ve yabancı sözcükle ünlü ile başlayan veya tek ünlüden oluşan bir ek getirildiğinde sözcüğün vurgusuz hâle gelen ikinci hecesindeki dar ünlünün düşmesine hece düşmesi denir. Bu orta hece düşmesi de denir:
Ağız > ağzı, burun > burnu, koyun (bağır, döş) > koynu-na, alın > alnı, oğul > oğlu, gönül > gönlüm, fikir > fikri…
İleri-le-mek > ilerlemek, koku-la-mak > koklamak, kavuş-ak > kavşak, uyu > uyku, devir > devril…
Bazı durumlarda geniş ünlüler de düşebilir: nerede > nerde, burada > burda, şurada > şurda…
Bazı Arapça sözcüklere (isim) yardımcı fiil getirildiğinde de hece düşmesi görülür:
Kayıp > kaybolmak, emir > emretmek, keşif > keşfetmek, sabır > sabretmek…
NOT: Gönülden gönüle, ağıza, buruna, babadan oğula örneklerindeki gibi ekte geniş ünlü varsa hece düşmesi olmayabilir.
Oyunu, koyunu vb. hece düşmesi olmayan kelimelerdir.
Özel isimlerde hâliyle hece düşmesi olmaz: Gönül’e, Ömür’e…
ÖRNEK SORU:
Aşağıda verilen cümlelerin hangisinde ünlü düşmesi yoktur?
A) Onun bağrı zaten yaralıdır,dokunmayın zavallıya.
B) O da bu akşam sinemaya geliyor mu?.
C) Hiç altın yumurtlayan tavuk kesilir mi?
D) Ağustosta oğlum askere gitti,diye söze başladı.
e) Anadolunun küçük bir kasabasında geçti, ömrüm.
ÇÖZÜM:A’da “bağır-ı” , C’de “yumurta-la-y-an” , D’de “oğul-um” ve E ‘deki “ömür-üm”sözcüklerinde ünlü düşmesi görülür;ancak B’de ünlü düşmesine uğramış bir sözcük yoktur. CEVAP: B
2. Ünlü Türemesi
Ünlü türemesinin görüldüğü yerler:
Sonunda, sırayla bir sürekli veya süreksiz ünsüzle bir sürekli ünsüz bulunan Arapça ve Farsça sözcüklerde son iki ünsüz arasında telâffuzu kolaylaştırmak için bir ünlü türetilir. Bu sözcüklere ünlüyle başlayan ekler veya bitişik yazılacak şekilde yardımcı fiiller getirildiğinde türemiş olan ünlüler tekrar düşer.
Her ikisi de ayrı ayrı ama birbirinden kaynaklanan ses olayıdır: ünlü türemesi, ünlü düşmesi
emir < emr nakil < nakl
hüküm < hükm bahis < bahs
fikir < fikr şahıs < şahs
sabır < sabr ilim < ilm
şehir < şehr
-cik küçültme ekinden önce:
dar > dar-a-cık, az-ı-cık, bir > bir-i-cik, genç > genç-e-cik
Bazı yabancı sözcüklerin başında:
ilimon, ıraf, Iramazan, İrecep, ıradıyo
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünlü türemesi vardır?
A) Ufacık bir çocuktan bu kadar çok iş beklenmez.
B) Biricik oğlunu da trafik kazasında yitirmişti , zavall kadın
C)Yükselme arzusuyla doluydu Sevinç Hanım.
D)Kitapçıklarınızı sıraların üzerine bırakınız.
E)İnsan hissettiği yaştadır her zaman, dememiş miydim ben
.
ÇÖZÜM: A’da “ufak-cık”, C’de “yüksek-el,” sözcüklerinde ünsüz düşmesi,D’de “kitap-cik” sözcüğünde ünsüz benzeşmesi ve E’de “his-s-et-diki-i”sözcüğünde ünsüz türemesi vardır; ancak B’deki “bir-i-cik” sözcüğünde “i” ünlüsü türemiştir.. CEVAP: B
3. Ünlü Daralması
Son sesi a veya e olan fiil kök ve gövdelerine, şim-diki zaman eki getirildiğinde sözcük sonundaki sesli daralır. Bunun sebebi “y” nin daraltıcı etkisi-dir:
söyle-yor > söylüyor anla-yor > anlıyor
yaşa-yor > yaşıyor
“de-“ ve “ye” fiil köklerine gelecek zaman, istek kipi, sıfat-fiil ve zarf-fiil eki getirildiğinde veya başka bir ek getirilip de araya –y- kaynaştırma harfi girdiğinde, bu sesler (a,e) daralarak ı, i, u, ü olur.
de-yor > diyor de-e > diye de-en > diyende-e-lim > diyelim ye-en > yiyen ye-ince > yiyince ye-ecek > yiyecek
NOT: deyince, deyip örneklerindeki e, yazıda korunur.
Ne-ye > niye sözcüğünde de daralma vardır.
Daralma olumsuzluk ekinin ünlüsü için de geçerlidir.
Kork-ma-yor > korkmuyor, gel-me-yor > gelmiyor…
Çok heceli sözcüklerde sadece söyleyişte daralma vardır.
Atlayarak (>atlıyarak), başlayan (>başlıyan), yaşayacak (>yaşıyacak), atlamayalım (>atlamıyalım), gelmeyen (>gelmiyen), gizleyeli (> gizliyeli)…
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki dizelerin hangisinde ünlü daralmasının örneği vardır?
A) Zamanla nasıl değişiyor insan?
B) Gün geçtikçe artıyor yalnızlığımız.
C) Ne havada dönüp duruyor kuşlar?
D) Bir çiçek istiyorum ben bakmasam solacak.
E) Masmavi düşlerinin arasında kayboluyordu
ÇÖZÜM: A’da “değiş-i-yor”, B’de “art-ı-yor”,C’de “dur-u-yor” ve E’de “kayıp-ol-u-yor-du”sözcüklerinde ünlü daralması yoktur; ancak D’deki “iste-yor-um> istiyorum”sözcüğünde “e” geniş ünlüsü “i” dar ünlüsüne dönüşmüştür. CEVAP: D
ÜNSÜZLER:
(SESSİZ HARFLER)
|
Çıkış sırasında bir engele (ses yolunun kapanması veya açılması) takılan ve bu engel sayesinde şekil alan seslerdir.
Tek başlarına telâffuz edilemezler. (özellikle süreksiz olanlar); kendilerinden sonra gelen “e” ünlüsü yardımıyla dile getirilirler:
b > be c > ce k > ke h > he
NOT: k ve h ünsüzleri “ka” ve “ha” şeklinde telâffuz edilirler ki bu yanlıştır.
Bütün ünsüzler “e” ünlüsünün yardımıyla telâffuz edilmelidir.
Türkçede 21 tane ünsüz vardır: b c ç d f g ğ h j k l m n p r s ş t b y z (FıSTıKÇı ŞaHaP // JaNDaRMa YoLu Ve BuCaĞı GeZ)
NOT: Bunlardan g, k, l ve t seslerinin ince ve kalın olmak üzere ikişer şekilleri vardır, ama birer harfle karşılanırlar.
Organ / yegâne, gani / ordugâh
Kolum / alkolü, kurulumuz / kabulüm,
Otlakçı / emlâkçilik,
Katı / hakikati, yatta / saatte, surattan / sadakatten…
Ünsüzlerle ilgili bazı kurallar:
1. Türkçede sözcük başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Ancak “bre” ünlemi hariç.
tren, fren, plân, grup, trafik, klan, kral gibi sözcükler Türkçe değildir.
2. Türkçede “m(o)ğ(o)l c(a)f(e)r v(e) j(i)p ş(e) hn(a)z” ünsüzleriyle sözcük başlamaz. Bu ünsüzlerle başlayan sözcükler Türkçe değildir, ya da Türkçe ise de-ğişme uğramıştır. Hatta “l” ve “r” ile başlayan bazı yabancı sözcükler halk ağzında ünlü türetme yoluyla yerlileştirilmiş; “j” ile başlayan sözcükler ya Türkçe değildir, ya da Türkçe ise değişime uğramıştır. Hatta “l” ve “r” ile başlayan bazı yabancı sözcükler halk ağzında ünlü türetme yoluyla yerlileştirilmiş; “j” ile başlayan sözcükler de “c” ile telâffuz edilmiştir:
İlimon, ıraf, Iramazan, İrecep, ıradıyo…
candarma, capon, cartiyer…
3. Türkçede “b, c, d, g” ünsüzleriyle sözcük bitmez. Ancak alam farkı belirtmek için “at /ad, ot / od, saç / sac, ilce / ilçe” gibi sözcükler bu ünsüzlerle bitebilir. Burada c ve d sesleri anlam ayırt edici görev yüklenmişlerdir.
Hac, şad, yad gibi bazı sözcükler hariç yabancı sözcüklerin son ünsüzleri de bu kurala uyularak sertleştirilmiştir.
Sebeb > sebep, kitab > kitap, cild > cilt…
Bu gibi sözcükler ünlüyle başlayan ek aldıklarında sertleşen ünsüzler tekrar yumuşar.
Sebep > sebebi, kitap > kitabı, etüt > etüdü, renk > rengi…
4. Türkçede her ünsüz tek harfle gösterilir. Bazı yabancı dillerde “ch, sch, sh” gibi birden fazla harfle karşılanan ünsüzler vardır.
5. “g, k, l ve t” seslerinin ince ve kalın olmak üzere ikişer şekilleri vardır, ama birer harfle karşılanırlar.
alkolü, emlâkçilik, hakikati, helâkimiz, kabulüm, saatte, sadakatten…
B. ÜNSÜZLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI ve UYUMLARI
1. ÜNSÜZ UYUMU (BENZEŞMESİ) // SERTLEŞMESİ
Ünsüzlerin sertlik ve yumuşaklık özellikleri burada karşımıza çıkmaktadır. Sözcükte yan yana gelen ünsüzlerin sertlik-yumuşaklık bakımından uygun olmalarına ünsüz uyumu (benzeşmesi) denir.
Sert ünsüzlerin bazılarının yumuşak (karşılık)ları (benzerleri) vardır. P, ç, t, k ünsüzlerinin yumuşak hâlleri b, c, d, g (ğ) ünsüzleridir. Ünsüz uyumunda sadece bu ünsüzlere bağlı olarak kurallar ortaya konacaktır.
Dilimizde bazı ünsüzler yan yana getirilemez, bu şekilde telâffuz edilemezler. Yabancı dillerden alınan sözcükler de telâffuza aykırı ise değiştirilir. Yani ünsüz uyumu Türkçe sözcüklerde zaten var olduğu gibi yabancı sözcükler de bu uyuma sokulmaktadır.
Aşağıda verilen sözcüklerde yan yana gelmeyecek ünsüzler yan yana verilmiştir.
Doğrularını bulalım: kitapdan, beşde, ap-dal,Apdullah…
Yumuşak ünsüzlerin yan yana gelmesinde bu bakımdan bir problem yoktur. Bu durum sözcük kökünde / gövdesinde de köke getirilen eklerde de böyledir:
kalemler, defterde, adlar, ordu, uygun…
Ama sert ünsüzlerle yumuşak ünsüzler yan yana gelirken, yumuşak ve sert hâli bulunan (b/p, c/ç, d/t, g,ğ/k) ünsüzlerden hangisinin kullanılacağı, telâffuza bağlı olarak belirlenir. Bu, hem ünsüz uyumu, hem de ses olayı (ünsüz sertleşmesi) olarak değerlendirilir. Bu uyum, sözcük kökünde ya vardır ya yoktur, ama getirilen ekler köke uydurulur:
Kökte: aptal, eksik, nispet, ispat, kispet, müspet, naspetmek, tespit, tespih, gövde, iğde, dalga, kuzgun, abdal
Ekte:
1. Ünsüz uyumu olarak: Yumuşak ünsüzle biten sözcüklere b,c, d, g ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek geti-rildiğinde ekin bu ilk ünsüzü yumuşak olarak kalır:
Kardeş, sürgün, yaygı, kuralcı, okulda, bilgin…
2. Hem ünsüz uyumu hem de ses olayı olarak: Sert ünsüzle biten sözcüklere b, c, d, g ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirildiğinde ekin bu ilk ünsüzü sertleşerek p, ç, t, k ünsüzlerinden birine dönüşür:
meslektaş, açtı, aşçı, bakım, çiçekten, kitapçı,
dişçi, ocakta, bitkin
İkinci durum özel isimlere, sayılara/rakamlara ve kısaltmalara getirilen ekler için de geçerlidir. Sayılarda/rakamlarda ve kısaltmalarda okunuş esas alınır. Kısaltmaların uzun şekli dikkate alınmaz:
Karabük’ten, İstanbul’da…
Saat 23:00’te, 1934’ten beri, 15’te, 12’lik, 121’den…
BOTAŞ’tan (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Şirketi),
NOT: Üçgen, dörtgen, beşgen, dikgen, çokgen kelimelerinde bu kurala uyulmaz. (Birleşik Sözcükler de ünsüz uyumu aranmaz.)
“Hiç de öyle değil” yerine “hiç te öyle değil” yazılamaz.
Yukarıda anlatılan ünsüz benzeşmelerinin bir kısmı zaten var olan uyumluluklardır. Bunlara sadece ünsüz uyumu diyeceğiz. Bir kısmı da ses olayıdır. Bu ses olay-ları temelde ünsüz uyumudur, ancak çoğu kez ses olayı diye anılır.
NOT: Türkçe veya yabancı bir sözcüğün sonunda f, h, s, ç, ş, p, t, k ünsüzleri bulunuyor ve bu sözcüklere, sert şekli de olan yumuşak bir ünsüzle (b, c, d, g) başlayan ek getiriliyorsa, ekin başındaki yumuşak ünsüz, sözcük sonundaki sert ünsüzün etkisiyle sertleşir.
Aşağıdaki eklerin hepsi aslında yumuşak ünlüyle başlayan eklerdir:
lâf-çı, silâh-çı, heves-ten, dolap-ta, ağaç-tan, kitap-çı, kuru yemiş-çi, çift-çi, yurt-taş, kat-kı, coş-ku….
Ünsüz sertleşmesi kökte veya gövdede var olan bir ünsüz uyumu değil, sonradan meydana gelen bir ses olayıdır.
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerde bulunan sözcüklerin hangisinde ünsüz benzeşmesi yoktur?
A) Depremim artçı sarsıntıları sürüyordu , öğlen saatlerin de de.
B) İk gün önce görüşmüştük asker arkadaşlarımla.
C) Elini arkadaşına dostça uzattı.
D) İnsanın beklentilerinin sınırı yoktur, değil mi?
E) Ne seni unutacağım ne de söylediklerini,
ÇÖZÜM: A’da “art-ci” sözcüğünde, B’de “görüşmüş dik” sözcüğünde, C’de “dost-ce ” ve “uzat-di” sözcüğünde, D’de “yok-dir” sözcüğünde ünsüz benzeşmesi söz konusudur; ancak E’de ünsüz benzeşmesi yoktur. CEVAP: E
2. ÜNSÜZ YUMUŞAMASI
“p, ç, t, k” seslerinden biri ile biten Türkçe veya yabancı sözcüklere ünlü ile başlayan ekler (yapım veya çekim eki) getirilince, sözcük sonundaki sert ünsüz yumuşar ve “b, c, d, g, ğ” ye dönüşür. Hatta “g” nin “ğ” ye dönüştüğü de görülür:
Ağaç > ağaca, çocuk > çocuğu, senet > senedin
Dolap > dolabın, ekmek > ekmeği, kitap > kitabım
Tüfek > tüfeği, diyalog > diyaloğu…
Almak > almağa
Bu daha çok sert ünsüzün iki ünlü arasında kalmasının sonucudur, ama sözcük sonunda iki ünsüz bulunduğunda da yumuşama görülmektedir. Öyleyse bu yumuşama tamamen sert ünsüzden sonra gelen ünlüyle ilgilidir.
Borç > borcum, kalp > kalbi, kurt > kurdun, denk > dengim, renk > rengi, kepenk > kepengi
Sanat, millet, devlet, ahlâk, cumhuriyet, evrak, hukuk, sepet gibi bazı yabancı sözcüklerde yumuşa-ma olmaz:
ahlâkım, merakımı, anketin, sanatı, millete, devle-tin…
Sert ünsüzle biten özel isimlerde meydan gelen yumuşama yazıda gösterilmez, telâffuzdan anlaşılır:
Gemlik’e (okunuşu: Gemliğe), Ahmet’i (okunuşu:
Ahmedi)…
Yumuşama, tek heceli sözcüklerde bazen görülse de genellikle yoktur:
İp-e, suç-u, et-e, ak-ı, at-a, ok-u, aç-ı, tok-a, alt-ında, bi-rik-en, acık-an, lig-in, org-um…
Cep > ceb-i, kap > kab-ı, çok > çoğ-u, taç > tac-ı, yurt > yurd-u…
NOT: Ünsüz sertleşmesi de yumuşaması da doğrudan doğruya Türkçenin telâffuzuyla ilgilidir. Bunlar sonradan kurallara bağlanmıştır. Eğer bir ünsüz yumuşatıldığında veya sertleştirildiğinde kulağa hoş gelmiyorsa olmayacak demektir.
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerde bulunan sözcüklerin hangisinde sert ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Meyveli ağacı taşlarlar her zaman.
B) Tenceredeki sütü pişirdi, ocaktan indirdi.
C) Kitabını arkadaşına uzattı.
D)Kalemi, kağıdı kullanırken tutumlu olalım.
E) Beklettiğim için özür dilerim.
ÇÖZÜM: A’da “ağaç-ı” sözcüğünde, C’de “kitap-ı” sözcüğünde, D’de “kağıt-ı” sözcüğünde, E’de “beklet-dik-im” sözcüğünde sert ünsüzlerin yumuşaması söz konusudur. CEVAP: B
3. ÜNSÜZ TÜREMESİ
Ünsüz türemesinin görüldüğü yerler:
1. Türkçe sözcüklerde, kökte aynı ünsüz (iki ünsüz) yan yana bulunmaz. Ama af, his, zan, ret, hal, şık gibi Arapça asılları çift ünsüz barındıran (aff, redd, hiss, zann, hall, şıkk) ve Türkçede tek ünsüzle kullanılan sözcüklere ünlüyle başlayan ek veya yardımcı fiil getirildiğinde asıllarındaki ikinci sessiz ortaya çıkar. Buna ünsüz türemesi (ikizleşme) denir.
Hiss > his > hissetmek, hissi
Zann > zan > zannetmek, zannı
Redd > ret > reddetmek, reddi
Şıkk > şık > şıkkı
Zemm > zem > zemmetmek
Hall > hal > halletmek…
2. “Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz.” Kuralına uymayan bazı Arapça sözcüklerde:
fiat > fiyat, faide > fayda, zaif > zayıf
Konservatuar > konservatuvar, tual > tuval…
Bu sözcüklere benzeyip de ünsüz türemesi görülmeyen sözcükler:
dua, duayen, fil, faiz, fuar, fuaye, kuaför, lâik…
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerde bulunan sözcüklerin hangisinde ünsüz türemesi yoktur?
A) Aldığı hisselerin ger geçen gün değer yitirmesine üzülüyordu
B) Bu sırrı kimseyle paylaşmazsan sevinirim,dedi bana.
C) Zannederim bu sözleri siz söylememişsinizdir.
D) İnsan bir kez hissi davranmaya görsün.
E) Bir önceki sorunun son şıkkında söylenenler doğru-dur.
ÇÖZÜM: B’de “sır-r-ı” sözcüğünde, C’de “zan-n-et-er-im” söz-cüğünde, D’de “his-s-i sözcüğünde,E’de “şık-k-ı” söz-cüğünde ünsüz türemesi vardır; ancak A’daki ”hisse” sözcüğünde ünsüz türemesi görülmez,sözcüğün kökün-de ikiz ünsüz vardır. CEVAP: E
4. ÜNSÜZ DÜŞMESİ
Ünsüz düşmesinin görüldüğü yerler:
1. Türkçede ikiz ünsüz bulunmaz. Bu yüzden Arapçadan dilimize geçmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunduran sözcükler yalın durumunda kullanıldığında ünsüzlerden biri düşer:
Hakk > hak, redd > ret, hiss > his, zann > zan,
hall > hal, şıkk > şık, aff > af…
2. k sesi ile biten sözcüklerde –cik eki getirildiğinde sözcük sonundaki k’lerin düştüğü görülür:
ufak > ufacık, alçak > alçacık, minik > minicik, küçük > küçücük, büyük > büyücek…
NOT: Bu ekin somut isim türettiği durumlarda sözcük sonundaki k düşmez.
Kulak > kulakçık, karın > karıncık, kapak > kapakçık…
Alıntı sözcüklerden ft, st ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında t sesi söyleyişte düşme eğilimi gösterse de yazıda korunur:
Çift, rast, serbest
NOT: Farsça “hane” sözcüğüyle yapılan birleşik sözcüklerde “ha” hecesi korunmalıdır. (sonu ünlüyle biten sözcüklerde.) Sonu ünsüzle biten sözcüklerde ise “h” hecesi düşer.
Eczane, postane, hastane…
Yatakhane, dökümhane…
Fransızca’dan dilimize girmiş olan sürpriz sözcüğündeki r, yazıda da konuşmada da korunur.
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerde bulunan sözcüklerin hangisinde ünsüz düşmesi yoktur?
A)Uçak alçalmaya başlayınca korkmadım desem yalan olur.
B) Küçücük çocukların çalıştırıldığı bu yer pislik içindeydi.
C) Kaldırımların onarımı bu hafta da bitirilemedi.
D) Yükselme tutkusu olmayan insanlar yok olmaya mahkumdur.
E) Onun yaptıklarını nasıl affederim ben?
ÇÖZÜM: A’da “alçak-al-” sözcüğünde, B’de “küçük-cik” söz-cüğünde, C’de “kalk-dır-ım” sözcüğünde, D’de “yük-sek–el-” sözcüğünde “k” ünsüzü düşmüştür; ancak E’de “ne-asıl” sözcüğünde ünlü düşmesi,”af-f-et-er-im” sözcüğünde ünsüz türemesi ve ünsüz yumuşması görülür. CEVAP: E
5. ÜNSÜZ DEĞİŞİMİ
1. n > m Değişmesi (n/b Çatışması)
Bir dudak ünsüzü olan “b” sesinin, kendinden önceki hecedeki “n” sesini “m” ye dönüştürmesidir. Daha çok yabancı sözcüklerde (özellikle Farsça) görülür. Buna gerileyici ünsüz benzeşmesi denir.
Saklanbaç > saklambaç, dolanbaç > dolambaç, anbar > ambar, canbaz > cambaz, menba > memba…
İstanbul, Safranbolu, Zeytinburnu, düzenbaz, sonbahar, bin bir, binbaşı, onbaşı gibi sözcüklerde söyleyişten m’ye doğru bir kayma olmasına rağmen yazıda yine “n” olarak korunur.
2. ğ > v değişmesi
Bazı sözcüklerin söylenişinde “ğ” nin “v” ye dönüştüğü görülür. Bunların iki şekilde yazılması ve okunması doğ-rudur.
Döğmek > dövmek; göğermek > gövermek, oğmak > ovmak; öğmek > övmek; söğmek > sövmek, öğün >
övün…
NOT: Söyleyişte ğ > v değişimi görülen bu sözcükleri “v” li yazmak daha uygundur.
6. ULAMA
Ünsüzle biten sözcüklerden sonra ünlü ile başlayan sözcükler gelirse, önceki sözcüğün sonraki sözcüğün ilk ünlüsüne bağlanarak okunabilir. Bu durum konuşma dilinde kendiliğinden olurken şiir dilinde özellikle -bazen vezin gereği- yapılır. Buna ulama denir.
Bakkaldan üç ekmek aldım az önce.
NOT: Ulama yapılacak sözcükler arasında hiçbir noktalama işareti olmamalıdır. Aşağıdaki cümlede ulama yoktur: Ben, onu aradığımı söylemedim ki…
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ulama yoktur?
A) Her zaman başarılı bir iş adamıydı.
B) Bahçeye kardan adam yapmak istiyordu.
C) O konuyu bize geldiğin akşam görüşürüz.
D) Siz de kır çiçeklerini seviyorsunuz.
E) Gözlerinin içi gülüyordu o sarışın kızın.
ÇÖZÜM: A’da “bir_iş_adamı” söz öbeğinde, B’de “kardan_ adam yapmak_ istiyordu” sözünde, C’de “geldiğin_ akşam” sözünde, E’de “gözlerinin_ içi” sözünde ulama yapılabilir. CEVAP: D
7. KAYNAŞMA
Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz. Ünlü ile biten bir sözcüğe yine ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde iki ünlünün arasına girerek telâffuzu kolaylaştıran ünsüzlere kaynaştırma harfi denir. (YaŞaSıN)
NOT: Asıl kaynaştırma harflerimiz, “y” ve “n” dir.
Ali-y-e, liste-y-i, masa-y-a, kardeşi-n-i, defteri-n-e, su-y-u-n-un su-y-u, yolcu-n-un, gelme-y-e…
NOT: s ve ş ünsüzleri de kaynaştırma harfi olarak kabul edilir:
s ünsüzü üçüncü tekil şahıs iyelik ekinde kullanılır:
baba-s-ı, para-s-ı, bitme-s-i…
ş ünsüzü ise sadece üleştirme sayı sıfatlarında kullanılır:
altı-ş-ar, iki-ş-er, yedi-ş-er…
8. SÖZCÜK KÖKÜNDE ÜNLÜ DEĞİŞİMİ
Türkçe sözcükler ek aldığında sözcük kökü değişmez; ancak “ben-e > bana ve sen-e > sana” sözcükleri bu kuralın dışındadır.