Perşembe , Aralık 26 2024
Flaş Haber

ÖDEV TESTİ 9

Yazar için günlük tutmak, bir bakıma yaşamla yazılı ilişki kurmaktır. Varlığını kanıtlayacak olayları, olguları, durumları bir araya toplamak, bir yaşantı evreninin temelini atmaktır. Yazarlar, düşüncelerinin gürültülü devinimleriyle ağırlaşan beyinlerine soluk aldırmak, bu arada biriken üretimlerini boşaltarak bilgelik özlemlerini de gidermek amacıyla günlüklerine sokulurlar. Bir de şiir, öykü, roman üstüne çalışırken karşılaştıkları zorlukları, yapıtlarını oluştururken geçirdikleri evreleri, duydukları estetik kaygıları dile getiren bir “iş takvimleri” vardır. Bunları da buluruz günlüklerde.

1.Bu parçaya dayanılarak, günlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz?

A) İç dökmek, rahatlamak için yazıldığına
B) Yazarların özlemlerini yansıttığına
C) Yazma alışkanlığı kazandırdığına
D) İnsanın var oluşuna, yaşadığına tanıklık ettiğine
E) Sanatsal üretim süreciyle ilgili ipuçları verdiğine

 

 

Turgut Uyar, ölçülü ve uyaklı ilk dönem şiirlerinde daha çok kişisel yaşantısı üzerinde durdu. Aşk, ayrılık, ölüm temalarını işlediği bu şiirlerinde Garip akımının izleri görülür. Daha sonra yoğun imgelerin ve simgeci bir söyleyişin etkili olduğu şiirleriyle İkinci Yeni’nin başlıca şairlerinden biri oldu. Sanatını, halk şiirinin deyişleri ve Divan şiirinin biçimlerinden yararlanarak geliştirdi. Büyük kent yaşamını bütün karmaşıklığı ve sarsıntılarıyla içeren bir şiir oluşturdu. Lirik şiirin geleneksel sınırlarını zorladı. Şiirle düzyazı arasındaki ayrımı ortadan kaldırdı; şiirlerindeki zengin doku giderek yalınlaştı.

2.  Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Bir dönem Garip şiirinden etkilendiğine
B) Yaptıklarıyla başkalarına örnek olduğuna
C) Şehir yaşamının karmaşasını şiirlerine yansıttığına
D) Sanatını geliştirirken Türk şiir geleneğinden yararlandığına
E) Şiirlerini düzyazı havası taşıyan bir dille yazdığına

 

 

Öykülerimdeki insanlar yürümeli, el sıkışmalı, kavgayı göze alabilmeli, yargılamalı, isyan etmeli; ama yaşamın sihirli güzelliğinden gözlerini ayırmadan yeni sevgiler ve dostluklar da edinmeli. Kendi özeleştirisini yapabilmeli, dünyaya açık olmalı ve bütün bunları okurlarım iliklerinde hissetmeli. Yaşamdan öykülerime, öykülerimden yaşama koşmalı; varlıklarına yeni güzellikler taşımalı. Yaşamın her ayrıntısıyla bütünleşmeli, yaşamın sanat ve edebiyatla yoğrulan birer temsilcisi olmalı ve insanlığa mesaj verebilmeli.

3.Bu parçada yazar, öykü kişilerinin ve okurlarının hangi özelliği üzerinde durmamıştır?

A) Gerektiğinde risk alabilecekleri
B) Söyleyecek sözlerinin olduğu
C) Kendilerini sorgulamaktan çekinmedikleri
D) Yaşamla ve edebiyatla iç içe oldukları
E) Önyargılı olmaktan kaçındıkları

 

Binlerce yıldır önemli bir ticaret ve yönetim merkezi olan başkent, nedense turistik bir gezi için gelmez aklımıza. Oysa Cumhuriyet tarihinin önemli eserleri, camileri, kale içindeki tarihi evleri, eğlence için ünlü caddeleri, birbirin-den popüler restoranları, parkları ve alışveriş merkezleriyle hiç de turistik açıdan hayal kırıklığı yaratacak bir şehir değil. Ayrıca çevresindeki ören yerleri Hattuşaş,  Yazılıkaya,  Alacahöyük  ve Gordion’la da oldukça turist çekiyor. Şehre yaklaşık 100 kilometre mesafedeki Beypazarı ise son zamanlarda yaptığı atakla gezginlerin yeni durakların-dan biri olmaya aday.

4.Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Son yıllarda en fazla turist çeken illerimizden biri de Ankara’dır.
B) Ankara sadece siyasetin ve diplomasinin merkezi değil, zengin kültüre sahip bir kenttir de.
C) Ankara çevresindeki ören yerleri saye**sinde çok sayıda turistin ilgi odağıdır.
D) Siyasetin ve yönetimin merkezi olan Ankara turistik açıdan da çok zengin bir ilimizdir.
E) Ankara Cumhuriyet tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle dolu zengin bir yönetim merkezidir.

 

“Satılmıyor” gerekçesiyle şiir dizisini yayından kaldıran büyük yayınevlerine her gün yenileri ekleniyor. Sayısız şiir dergisinin çıktığı, antolojilerin, yıllıkların peş peşe sökün ettiği bir dönemde üstelik. “Bir antoloji yüz şiir kitabına bedeldir.” deniyor adeta. Tadımlık olan doyumluk olanın yerine geçer oldu. Ancak, şiir kitaplarının yeterince satmı-yor oluşu sadece şimdiye özgü bir durum değil. Has şiir, her zaman az satılmadı mı? Eskiden de öyleydi; ama medyatik olmak, popüler olmak bugün olduğu kadar prim yapmıyordu, göz boyamıyordu.

5.Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yeni şiir kitaplarında okurun, aradığı tadı bulamadığına
B) Yayıncıların ticari kaygılarla şiir kitabı yayımlamak istemediğine
C) Antolojilerin, şiir kitaplarına tercih edil**meye başlandığına
D) İyi şiirin her dönemde alıcısının az olduğuna
E) Günümüzde medyatik olana daha çok ilgi duyulduğuna

 

 

İnsanoğlu bir gün virgülü kaybetti ve söyledikleri birbiri-ne karışmaya başladı. Noktayı kaybettiğinde düşünceleri uzayıp gitti, onları bir araya getiremedi. Bir gün ünlem işaretini kaybetti; sevincini, öfkesini, tüm duygularını yitirdi. Bir başka gün soru işaretini kaybetti; soru sormayı unuttu o zaman da. Derken bir gün iki noktayı kaybetti ve kimseye bir açıklama yapamaz oldu. Yaşamının sonuna geldiğinde elinde yalnızca tırnak işareti kalmıştı; içinde de başkalarının düşüncesi vardı yalnızca.

6.Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Bilgi alışverişinde, noktalama işaretlerinin önemli bir rolü vardır.
B) Doğru düşünmede noktalama işaretlerinin payı büyüktür.
C) Noktalama eksikliği, iletişimi güçleştirir.
D) Doğru bir anlatım, dilbilgisi kurallarına uymakla mümkündür.
E) Noktalama yanlışlığı anlam bulanıklığına yol açar.

 

Tarih boyunca, aşağı yukarı her kültürde seramik sanatının, toplumsal kimlikle hayati bir bağı olmuştur. Yunanca’ dan gelen seramik sözcüğü her biçimdeki kil anlamındadır. Bu malzemenin kalitesi sayesinde, müzelerin çoğunda, tarih boyunca sanatçıların kendilerini toprakla nasıl ifade ettiklerini görebiliriz. Seramik sanatında kullanılan teknikler, tarih öncesi dönemlerden günümüze dek, değişmeden gelmiştir. Kuşkusuz bu denli köklü bir geleneğe, zengin ifade olanaklarına ve yenilik potansiyeline sahip bir başka el sanatı daha yoktur.

7.Bu parçada seramikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Sanatçılara kendilerini ifade etmede geniş olanaklar sunduğuna
B) Yeniliklere açık, geleneksel bir el sanatı olduğuna
C) Toplumsal değişmelerden etkilendiğine
D) Toplumsal yapıyı yansıtıcı nitelik taşıdığına
E) Kullanılan tekniklerin her dönemde niteliğini koruduğuna

 

Klasik roman, kendi içinde dört dörtlük bir dünyadır. Onun bu kendi kendine yeterliliği, entelektüel seviyesi birbirinden farklı kitlelerce okunabilmesine olanak verir. Oysa modern roman, klasik romanın bu kendi başınalığını kırar. Oradaki karakterler, olaylar ya da diyaloglar salt kendilerinden kaynaklanmaz. Modem roman, birçok farklı anlatıdan esinlenir ve oralardan alınan parçalarla kendini var eder. Modern roman, dış referanslarını değersiz olmaktan çıkarıp hayati bir öneme kavuşturur. Okurun-dan belli bir entelektüel yoğunluk ve zihinsel çaba ister; onda bilmece çözme ve oyun oynama isteği uyandırır.

8.Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Klasik romanla modern roman arasında önemli yapısal farklılıklar olduğu
B) Klasik romanın kendi içerisinde bir bütünlüğe sahip olduğu
C) Modern romanın kendi dışındaki anlatıardan yararlanma yoluna gittiği
D) Klasik romanların daha kalıcı ve daha kolay okunur olduğu
E) Modern romanları okumanın belli bir zihinsel uğraş gerektirdiği

 

Bizim evde yazmak, defter tutmak adeta günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıydı. Babam inci gibi bir eski yazı ile Yahya Kemal’in şiirlerini defterine yazardı, sonra da onları bize okurdu. Ağabeyim, kilitli bir hatıra defterine eski Türkçe ile anılarını yazardı. Bense ilkokul beşinci sınıfta, tarih kitabından özetler çıkarır, bunları özene bezene temi-ze çeker ve sınıfta arkadaşlarıma, çalışmaları için ödünç verirdim. Galiba, yazma tutkusu bana, ben farkına varma-dan, ailem tarafından enjekte edilmişti.

9.Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yazmak size göre yaşamda bir iz bırakmak mıdır?
B) Sizde yazma düşüncesi ne zaman oluşmaya başladı?
C) Başarılı olmanızda yaşadıklarınızı yazmanızın rolü var mıdır?
D) Kendi ailenizin romanını yazmayı düşündünüz mü?
E) Anı, geçmiş yaşantıları paylaşma ihtiyacının bir ürünü müdür?

 

 

(I) Heykel ve heykelciliğin tarihi eski zamanlara kadar uzanır. (II) Ancak, ilk heykelin ne zaman ve kimler tarafın-dan yapıldığı bilinmemektedir. (III) Özellikle mermerden yapılan heykeller, günümüze kadar sanat özelliklerini korumuştur. (IV) Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda mermer, ağaç, taş, pişmiş toprak, maden gibi çok çeşitli malzemeden yapılmış heykel ve heykelciklere rastlanmaktadır.(V) Bunların büyük bir kısmı, çeşitli kavimlerin ilah saydıkları varlıkları tasvir etmektedir. (VI) Bazı heykellerin de kral ailelerini, kahramanları ve hayvanları tasvir ettikleri görülmektedir.

10.Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B) III.             C) IV.           D) V.            E) VI.

 

Şairler kitapları satılmadığı ya da az satıldığında bugün olduğu kadar gocunmuyor, yayınevleri de bunu bugün olduğu kadar şairin başına kakmıyordu. Şiir doğası gereği küçük yayınevlerinde, daha az renkli olduğu İçin az satılan dergilerde hayat buluyordu. Şairler daha mutluydu eskiden, hatta birdenbire çok satılmaya başlayanlar kendileri-ne kuşkuyla bakıyorlardı. Has şiirden, iyi şiirden uzak düş-tükleri, popüler şeyler yazmaya başladıkları vehmine kapı-lıyorlardı. Bugün öyle değil; ne kadar satarsan o kadar değerlisin. Şiirin doğasına aykırı olsa da böyle bu.

11.Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yayınevlerinin, şiir kitaplarının az ya da çok satılmasını bugünkünden farklı değerlendirdiğine
B) Eski şairlerin daha başarılı ve kalıcı şiirler yazdığına
C) Günümüzde çok satmamın bir başarı ölçütü sayıldığına
D) Şiirin, küçük yayınevlerinde ve az satılan dergilerde yer almasının şiirin yapısıyla ilgili olduğuna
E) Eski şairlerin şiirin kalitesi konusunda daha duyarlı olduğuna

 

 

(I) Dünyanın birçok büyük kenti hayvanat bahçesi ile ünlüdür. (II) Ama bu hayvanat bahçeleri birer hayvan ha-pishanesinden başka bir şey değil. (III) Üstelik bu mahkumların tek suçu hayvan olmalarıdır. (IV) Yeryüzünde sadece insanlar yaşamıyor. (V) Hayvanlar kendi doğal ortamlarında yaşamalı. (VI) Hayvanları kendi ortamının ev sahipliğinde ziyaret etmek ve gözlemlemek en güzeli.

12.Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?

A) II.         B) III.             C) IV.           D) V.            E) VI.

 

İnsan, doğduğu saatten öleceği saate kadar severek, kavga ederek, cephelerde çarpışarak, hastalanarak yaşar. Yaşadıkları, o istese de istemese de varlığındaki derin kuyularda birikir. Birikenleri bir sonuca varmak amacıyla sıraladığında da “yaşam tarihi”nin belirdiğini görür. Bu insanlardan biri, yüreğinden yükselen fokurtularla, bu fokurtuları değerlendiren bir yeteneğin itmesiyle yazarlığa soyunursa, kuyularında birikenlere ve başkalarının biriktirdiğine uzanmak durumundadır.

13.Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsan düşüncesi, doğumla ölüm arasında değişebilen bir özellik taşır.
B) Bir sanatçının yapıtlarında anlattığı şeylerin kaynağı, yaşadıklarından çok, kendi yaratma gücüdür.
C) Yaşamın zenginleşmesi, yüzyıllar boyu oluşan kültür birikimiyle gerçekleşir.
D) Her yazar yaşamdan edinilen bilgi ve birikimle beslenir.
E) Bir sanatçının başarısı, yaşadığı günlerin hakkını verebilmesine bağlıdır.

 

Edebiyat eğitimi ta başından beri yanlış yolda bizde. Yetişme çağındakileri edebiyattan soğutucu, okuma isteklerini kırıcı bir programımız var. Genelde edebiyat dersleri, edebiyat tarihi biçiminde uygulanıyor. Türkoloji bölümünde yetişen öğretmenler, Divan edebiyatı dönemine, “aruz”a takılıp takılıyor. Uygulama derslerinde, bir türlü Cumhuriyet dönemi edebiyatına gelemiyorlar…

14.Bu parçanın bütününde vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okullardaki edebiyat programlarının tüm dönemleri kapsamadığı
B) Edebiyat tarihi derslerinin verimsiz ve sıkıcı geçtiği
C) Gençlerin ilgisini çekmeyen ezberci bir edebiyat eğitimi verildiği
D) Edebiyat eğitimi programlarının dar kapsamlı ve çok klasik olduğu
E) Edebiyat eğitimine gereken önemin verilmediği

 

 

Cemal Süreya, benim aşağı yukarı bütün öykülerimde kendi yaşadıklarımı, kendi serüvenimi anlattığımı söylüyor. Onun bu sözlerinde, bir doğrunun üzerine gidilmesinden çok öykülerimin içeriğine yöneltilmiş bir eleştiri var. Bunu da bir kusur gibi göstermek istemiştir. Oysa Tolstoy, Dos-toyevski, Gorki, Steinbeck, Kazancakis ve bizden Sait Faik, Orhan Kemal, Tarık Dursun K., Demir Özlü gibi ya-zarlar, hem yaşadıklarını, hem de yaşamın geniş havuzunda toplanan insanlığın ortak birikiminden seçtiklerini koymuşlardır roman ve öykülerine. Şimdi bunlar kusurlu yazarlar mıdır?

15.Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?

A) Roman ve öykünün sadece düş gücüyle oluşturulmasına
B) Yaşamı olduğu gibi ele alan yazarların hor görülmesine
C) Eleştirilerde eserden çok, kişiliğin hedef alınmasına
D) Yaşamını sanatına yansıtan yazarların küçümsenmesine
E) Edebiyat yapıtlarının içeriklerine göre değerlendirilmesine

 

 

12. yüzyılda, süslenecek metinin içeriğiyle uyumlu minyatürler yapılmaya başlandı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa’da çok güzel ve görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların üzerine portre yapmak için kullanıldı. 17. yüzyıldan sonra fildişi üzerine yapılan minyatürler yaygınlaştı. Daha sonra minyatür sanatına karşı ilgi azalmakla birlikte, dar bir sanatçı çevresinde geleneksel bir sanat olarak sürdürüldü.

16.Bu parçada minyatürle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A) Her zaman aynı nesneler üzerine yapılmadığından
B) Nitelik değiştirerek varlığını yüzyıllarca sürdürdüğünden
C) Kendisine duyulan ilginin zamanla azaldığından
D) Yapıldığı yüzyılı farklı özellikleriyle yansıttığından
E) Bir dönem, verilen örneklerin çok etkileyici olduğundan

 

 

Ben, toplumsal ve bireysel yaşamlarımızdaki durumları, yaşamın gürültü patırtısını, uğultusunu, bulanık ve duru akışlarını atılgan, okuru allak bullak eden, hop oturtup hop kaldırtan bir dille anlatmayı görev edinmiş biriyim. Bu nedenle çevreme baktığımda beni izleyebilen ya da yaşamın bereketini öyküleştirmek amacıyla benim kadar didinen bir kimseyi göremiyorum. Bu yüzden bana yakın hiç kimse yoktur bizde; ama dünyada benim yakınlarında olmak istediğim yazarlar çoktur. Bunların en başlarında da Dostoyevski gelir.

17.Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen sanatçıyla ilgili bir özellik değildir?
A) Dinamik ve çarpıcı bir üslupla yazmayı ilke edinme
B) Değerinin zamanla anlaşılacağını düşünme
C) Başarılı yabancı yazarlara imrenme
D) Öykülerinde yaşamdan değişik kesitler sunma
E) Kendi alanındaki yazarların uğraşını küçümseme

 

 

…. Aynı zamanda roman, deneme, şiir ve makale de okur. Yabancı ülkelerdeki okurlarla bizim okurlarımız arasında bir benzerlik vardır. “Okuyucu, her şeyi okur.” Bütün türlerin izleyicisi, seçicisi, yaşatıcısıdır o. Ve özel olarak bir öykü okuru yetiştirilmemiştir. Ayrıca, yetiştirilebilir mi bilmiyorum. Bunu tartışmak gerek.

18.Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Öykü okuru, yerli ve yabancı ayrımı yapmaz.
B) Öykü okuyucusu benim öykülerime yabancı değildir.
C) Bizim okurumuz yalnızca düzyazı meraklısı değildir.
D) Bizim okurumuz sadece öykü okuyan bir okur değildir.
E) Her öykücü kendi okurunu yetiştirir.

 

 

Kültür yayıncılığımız, piyasa olmaktan çıkıp sektörleşme gayretleri içinde. O yüzden meta olan yayımlanıyor. Satabilecek şairler, yayınevi bulmakta zorluk çekmiyorlar. Benim durumum ayrı, ben dik başlı olduğum için cezalan-dırılıyorum. Benim ayarımda, hatta çok daha aşağılardaki şairlere teklif geliyor. Ama bana Allah’ın bir kulu teklifte bulunmuyor. Benim bundan yakındığım anlaşılmasın. Son yıllarda üç ülkede kitabım yayımlandı. Gerekirse entelek-tüel göç yaparım, yine de boyun eğmem.

19.Şairin bu sözlerinden, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Yayıncılık politikalarından memnun olmadığı
B) Tavır ve davranışlarından ödün vermediği
C) Kendisine yapılan haksızlıklardan şikayetçi olmadığı
D) Şiirle uğraşmayı her şeyin üstünde tuttuğu
E) Tutumundan dolayı cezalandırıldığını düşündüğü

Edebiyatımızın daha da gelişmesi için sanatçılar, işçinin, köylünün yaşamına daha çok katılmalı; oradan edine-cekleri zengin izlenimlerle yeni yapıtlar oluşturmalı. Köy yaşamının verilmesinde son yıllarda bir ölçüde başarılı olunmuş; ancak işçi yaşamı henüz yeteri kadar ele alınmamıştır. Genç sanatçıların buna yönelmeleri çok yerinde olacaktır. Ancak, bu sorunlara eğilecek sanatçıların estetik titizliklerini artırmaları gerekiyor. Bu noktada açık verenler, ne topluma ne de edebiyata yararlı olabilirler.

20.Bu parçanın bütününde aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Genç sanatçıların toplumsal sorunlara duyarsız kaldıkları
B) Estetik kaygıdan yoksun eserlerin, kalıcı olamayacağı
C) Emeği anlatma amacı taşımayan eserlerin edebi değerinin olmadığı
D) Sanat değeri tartışılan eserlerin, topluma yarar sağlamayacağı
E) Edebiyatın, toplumsal sorunları gündeme tutmada önemli bir işlevi olduğu

 

YANITLAR

 

1. C 11. B
2. B 12. C
3. E 13. D
4. D 14. D
5. A 15. D
6. C 16. D
7. C 17. B
8. D 18. D
9. B 19. D
10. B 20. D

 

 

* Kimi sorularda içerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…

Hakkında Hasan Hüseyin KÖKEN

3 Ocak 1958'de Eskişehir Seyitgazi'de doğdu. İlkokul,ortaokul ve Liseyi Eskişehir'de,Yüksek öğrenimini Eskişehir ve İstanbul'da tamamladı.Eskişehir Eğitim Enstitüsü'den 1980'de mezun oldu. 1991'de Anadolu Üniveritesi Açık Öğretim Fakültesi'nde lisans tamamladı.Giresun Bulancak Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1980-1986),Kastamonu Tosya Endüstri Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ve Müdür Başyardımcılığı (1986-1990), Sakarya Geyve Alifuatpaşa Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1990-1993), Sakarya Ozanlar Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1993-1995), Sakarya Özel Tansel Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1995-1998), Sakarya Özel Tansel Dershanesi Türkçe Öğretmenliği ve Kurum Müdürlüğü (1998-1999), Ankara Birikim Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (1999-2000), Ankara Bilge 2000 Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (2000-2002), Ankara Çubuk Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (2003-2005), Ankara Seviye Dershanesi -Ankara Polatlı Sistem Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (2005-2007), Ankara Dershanelerinde Türkçe Öğretmenliği, Yöneticilikler. (2007-2011), Kocaeli İzmit American Life MEB Danışmanlığı (2011-...)

Ayrıca Kontrol Et

ÖDEV TESTİ 6

Aldatmaya ve aldanmaya en elverişli şeyler bilmediğimiz şeylerdir. Bir defa, görülmedik şeylere insan nedense kolay …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir