Çarşamba , Nisan 24 2024
Flaş Haber

YAZIM KURALLARI

Yazıda doğabilecek karışıklıkların önüne geçmek, yanlış okumayı önlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, herkesin aynı şekilde yazıp okumasını sağlamak için belirlenmiş olan kurallara imlâ (yazım) kuralları denir.

1. Büyük ve Küçük Harflerin Kullanımı:

Alfabemizde (Latin alfabesi) her harfin bir büyük, bir de küçük şekli vardır. Yazıda yaygın olarak küçük harf kullanılır. Ancak belirli yerlerde büyük harf kullanılmalıdır.

Büyük ve küçük harflerin kullanımı ile ilgili kurallar şunlardır:

NOT: Her cümlenin ilk sözcüğü büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamayan bir sözcük dizisi, öncesi yazılmamış ya da silinmiş bir cümle zannedilebilir.

“Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmekte, gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır. Sen aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun bugün say.” (Mevlâna)

NOT: Noktayla, iki noktayla, üç noktayla, soru ve ünlem işaretleriyle biten cümlelerden sonra gelen cümleler büyük harfle başlar.

-Ah bilsen biz senin ıstırabını ne iyi anlıyoruz! Biz ki her şeyi görür ve anlarız. Düşün, bir elbiseyle bir vücut arasındaki esrarlı rabıtayı düşün… Başlangıçta hiçbir şey ifade etmeyen birçok oturuş şekillerinin vücudun sonsuz hareketleri içinde bize düşmeyen pay hangisidir? Bunların içinde sefaletlerin, ihtirasların, cinayetlerin, coşkunlukların, kahkahaların alnımıza çizdiği hep özel bir çizgi vardır… Fakat o göz kimde vardır? Kimsede… Yalnız bizde… Biz, ki her şeyi görür ve anlarız, seni görüyor ve anlıyoruz…

Bu işaretler asıl cümlenin içinde, yani iç cümlede ise sonraki sözcük büyük harfle başlamaz:
“Durun!” diye bağırdı annem.
Bu kez çocuk, “Bu peri midir, melek mi?” diye
düşünerek, öğretmene hayranlıkla baktı.

İki noktadan sonra cümle gelmiyorsa, örnekler sıralanıyorsa bunlar büyük harfle başlamaz:
Bazı mastarlar kalıcı nesne adı olmuşlardır: yemek, çakmak, dondurma, kavurma, buluş…
 Örneklerle başlayan cümleler de büyük harfle başlar:
Bilgisayar, sinema, tiyatro, internet, fotoğraf gibi hobiler, pahalılık yüzünden lüks gibi görülmektedir.

Cümle içerisinde başkasından aktarılan ve tırnak içinde verilen cümleler de büyük harfle başlar:
Atatürk gençliğe seslenirken ilk önce “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” demektedir.

Tırnak içinde verilen söz tam bir cümle değilse veya cümlenin baş kısmı verilmemişse büyük harfle başlamaz:
Nabi’nin “……. var içinde” redifli gazeli açıklanacak.

İki kısa çizgi veya iki virgül arasında verilen ara sözler, ara cümleler, açıklama cümleleri büyük harfle başlamaz:
Bu konuda kararlı olduktan sonra –geç karar vermiş olsan da- başarıya ulaşırsın.
Bu adam, seni temin ederim, sahtekârın biridir.

Rakamla başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen sözcük büyük harfle başlamaz:
1998 yılında ortaokulu bitirdim.

ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Babam telefonda: “bu akşam misafirimiz var,annene söyle.” dedi.
B) 1980 yılında üniversiteyi bitirdiğimi söylemiş miydim?
C) Ad soylu sözcükler: ad,önad,adıl,belirteç…
D) Hasan,halamın küçük oğlu,bu yıl Amerika’ya gidiyor.
E) Yapıt:”…insanoğlu her türlü sıkıntıyla yaşamaya alışıktır.” diyordu.

ÇÖZÜM: A’da “Cümle içerisinde başkasından aktarılan ve tırnak içinde verilen cümleler de büyük harfle başlar.” kuralına uyulmadığı için yazım yanlışı yapılmıştır.CEVAP: A

Şiirde her dize (birkaç dize bir cümle oluştursa da) büyük harfle başlar. Küçük harfle başlatılmış dizenin ilk sözcük veya sözcükleri silinmiş veya yazılmış zannedilebilir. Günümüz şiir kitaplarında bu kurala çoğunlukla uyulmaktadır:

Bir de baharlar bilirim,
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği.
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp, Diyarbakır’a doğru, tekerleri
Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen

Bütün özel isimler (özel ismi oluşturan her sözcük ve onları niteleyen, tanıtan unvanlar) büyük harfle başlar. Büyük harfle başlamazsa tür ismi zannedilebilirler:
Dün eski komşumuz Kavlak Mustafa’yla Çorumlular Birliği Derneği’nin önünde karşılaştık.

 Kişi adları ve soyadları, takma adlar, kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları, tarihî kişilerin adlarından önce gelen unvan ve lâkaplar büyük harfle başlar:
Binbaşı Ömer, Doktor Kenan, Ankaralı Âşık Ömer…
Mustafa Kemal Atatürk, Nazım Hikmet Ran, Yavuz Bülent Bakiler, Necip Fazıl Kısakürek…
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Niyazi Efendi, Zeynep Hanım, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Yüzbaşı Cengiz Topel…

Akrabalık adları bildiren sözcükler büyük harfle başlar. Ancak unvan değilse küçük harfle başlar.
Fahriye Abla, Ayşe Teyze, Numan Amca…
Soner, dayı olmuş. Numan, dede olmuş.

Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen makam mevki, unvan bildiren sözcükler büyük harfle başlar:
Sayın Bakan, Sayın Başkan, Sayın Profesör, Sayın Vali…

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?

A) Bu sabah ilkokul arkadaşım çipil Mustafa’yla karşılaştık.
B) Geçen akşam Eskişehir’liler Derneği’nin yemeği vardı.
C) Erhan Dayı olduğuna okadar sevinmişti ki,,,
D) Sayın bakan az sonra açılışa katılacaklar.
E) B.Borhan’ın son yapıtı “İstanbul Sevinci” çok beğenildi.

ÇÖZÜM: A’da “çipil Mustafa” sözü, “Çipil Mustafa”; B’de “Eskişehir’liler” sözü, “Eskişehirliler” ; C’de “Dayı” sözü, “dayı”; D’de “bakan” sözü, “Bakan” biçiminde yazılmalıydı. E’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: E

Kurum, kuruluş, kurul, makam, üniversite isimleri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Aydınlıkevler Anadolu Lisesi, Türk Dil Kurumu, Çankaya İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü, Sevim Köken Dershaneleri…

Kurum, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm vb. ifade eden sözcüklerden herhangi biriyle belli ve özel bir kurum, kuruluş vb. kastedildiği zaman bu sözcük büyük harfle başlatılabilir:
Bu yıl Meclis yine boş, faydasız ve sadece milletvekillerinin işine gelecek şeylerle uğraşacak gibi.

Ulus, kavim, boy, oymak, din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler:
Türk, Türkler, Yunan, İngiliz, Çeçen, Ruslar, Alman, Arap,Japon…
Müslüman, Musevî, Hıristiyan…
Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık…

Din ve mitoloji kavramlarını karşılayan özel adlar büyük harfle başlar.
Bazı dinî kavramlar küçük harfle başlar. “Tanrı”
sözcüğü özel isim olarak kullanılmıyorsa küçük
harfle başlar:
Allah, Tanrı, Zeus…
cennet, cehennem, sırat köprüsü…
Eski Yunan tanrıları…

Dil ve Lehçe İsimleri:
Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince, Tibetçe, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca, Oğuzca…

İl, ilçe, semt, mahalle, cadde, bulvar, sokak, pasaj, çarşı, park isimleri (bunlarda gelen tüm sözcükler) büyük harfle başlar:
Ankara, Altındağ, Atatürk Bulvarı, Necatibey Caddesi, Uzayan Sokak, Bulvar Pasajı, Kuyumcular Çarşısı, Altınpark…

Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb. yapı adlarına ait bütün sözcükler büyük harfle başlar:
Çankaya Köşkü, Ankara Kalesi, Atakule…

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) “sayfa kariyer merkezi Karanfilde miydi?” diye söze başladı.
B) İngiliz’ce kursu ne zaman balyacakmış?
C) Sizin eviniz de Altın parka yakın mıydı?
D) Türkiye tam bir dinler mozaiğidir: müslümanlık ve diğer dinler iç içedir.
E) İlhanlar Çankaya Köşkü’ne çok yakın oturuyorlar.

ÇÖZÜM: A’da “sayfa kariye merkezi” sözü, “Sayfa Kariyer Merkezi”; B’de “İngiliz’ce” sözü, “İngilizce” ; C’de “Altın park” sözü, “Altınpark”; D’de “müslümanlık” sözü, “Müslümanlık” biçiminde yazılmalıydı. E’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: E

Devlet, ülke ve bölge isimleri:
Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti…
Batı Trakya, Doğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu (Bölgesi),

NOT: Yön bildiren sözcükler bir bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır.

….Kuzey Andolu’nun kuzeyi….
Doğu Anadolu’nun coğrafyası
Anadolu’nun doğusundaki dağlar…

 Kıta isimleri:
Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antartika, Avustralya

 Deniz, okyanus, göl, akar su, boğaz, geçit isimleri:
Akdeniz, Karadeniz, Büyük Okyanus, Van Gölü, Ha-zar Denizi, Beyşehir Gölü, Sakarya, Fırat, İstanbul Boğazı, Süveyş Kanalı…

Dağ, tepe, ova, yayla isimleri:
Elmadağ, Uludağ, Ağrı Dağı, Erciyes (dağı), Everest Tepesi, Çukurova, Konya Ovası..

Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay sözcükleri terim olarak (astronomi ve coğrafya terimi) kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında (gerçek, mecaz, yan, eş, deyim vb.) kullanılıyorsa tür ismi olduğu için küçük harfle başlar:

Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Türkiye’nin birçok yerinde insanlar Güneş tutulmasını seyretti.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir. (ayın kendisine bağlı değil, görünüşüne)

Kitap, gazete, dergi, yapıt, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge isimleri büyük harfle başlar. Bunlara dahil olmayan sözcükler küçük harfle başlar:
Tercüman (gazetesi), Nokta (dergisi), Türk Dili (dergisi), Yaprak Dökümü, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi; Halı Dokuyan Kızlar (tablosu), Düşünen Adam (heykeli), Medenî Kanun, Borçlar Hukuku…

Hayvanlara takılan özel isimler:
Düldül, Sarıkız, Fino, Tekir, Karabaş, Yumoş, Minnoş…

Yer ve millet adlarıyla kurulan birleşik sözcüklerdeki özel adlar büyük harfle başlar:
Antep fıstığı, Brüksel lâhanası, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Maraş dondurması, Van kedisi…

Yazı başlıkları, konu adları büyük harfle başlar:
İmlâ kurları, Dil Bilgisinin Bölümleri, 19. Yüzyılda Türk Edebiyatının Seyri…

Gazete ve dergiler konu başlıklarında sadece ilk sözcüğü büyük harfle başlatırlar:
Kamyon eve girdi, Büyük seçim yarın…

Kitap, gazete, dergi isimleriyle konu başlıklarındaki “ile, ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir:
Başarmak ve Kazanmak, Türk Dili ve Edebiyatı, Karga ile Tilki, ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım…

Kitap, gazete, dergi isimleri ve konu başlıkları –dikkat çekmek için- bütünüyle büyük harfle yazıla-bilir. Bu durumda aralardaki “ile, ve, de, ya da, ki” bağlaçlarıyla soru ekinin küçük yazılması gerekir:
BAŞARMAK ve KAZANMAK / KARGA ile TİLKİ

NOT: Yazı başlıkları tamamen büyük harfle yazılmışsa, bağlaçlar da tamamen büyük harfle yazılır. Başlıkların sadece baş harfleri büyük yazılmışsa, bağlaçlar küçük harfle başlar.

Mektuplarda ve resmî yazılarda hitapların ilk sözcükleri büyük harfle başlar:
Aziz kardeşim, Canım anneciğim, Sevgili kardeşim Hakan… (Aziz Kardeşim, Canım Anneciğim, …)

Ay ve gün adları, belirli bir tarih belirttiğinde büyük; bunun dışında küçük harfle başlar:
Bu yıl 18 Eylül’ de döneceğiz.
15 Kasım 2009 Pazartesi günü konferans yapılacak.
Bu sokakta salı günleri pazar kurulur.

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Ülkemizin Doğusu bu aylarda karla kplıdır.
B) Deprem öcesinde bir çitliğe vermiştik zeytini,çok hav
lamasıyla komşuları rahatsız ettiği için
C) Maraş Dondurması bizim evden hiç eksik olmaz.
D) Sen ey Ay yüzlü,şimdi nerdesin,diye başlıyor şiir.
E) Bu mevsimde Sakarya bulanık; ama bir okadar da hırçın akar .

ÇÖZÜM: A’da “Doğusu” sözü, “doğusu”; B’de “zeytini” sözü, “Zeytin’i” ; C’de “Dondurması” sözü, “dondurması”; D’de “Ay” sözü, “ay” biçiminde yazılmalıydı. E’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: E

Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar. Yazı birkaç sözcükten oluşuyorsa ilk sözcük büyük harfle başlar. Yazı rakamla başlamışsa ondan son-raki sözcük küçük harfle başlar:
Giriş, Çıkış, Müdür, Müdüriyet, Vezne, Başkan, Doktor
Otobüs durağı, Şehirlerarası telefon…
III. kat, IV. sınıf, I. blok…

Kurultay, sempozyum, panel vb. toplantıları bildiren özel adlar büyük harfle başlar:
Manas Bilgi Şöleni, Türk Dili Kurultayı…

Ulusal ve dinî bayramlarla bayram niteliği kazanmış günler büyük harfle başlar. Ancak genel nitelik arz edenler küçük harfle başlar:
Cumhuriyet Bayramı, Kurban Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Öğretmenler Günü…
Tiyatro günü, kitap haftası, film haftası, sağlık haftası, dil kurultayı.

Çağ, dönem ve tarihî olay adları büyük harfle başlar:
Cilâlı Taş Devri, Millî Mücadele, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı…

Özel isimlerden türetilen isim, sıfat ve filler büyük harfle başlar ve ekleri de kesme işareti ile ayrılmaz. Bu özel isimler türetilen sözcüğün içinde kalıyorsa büyük harfle başlamaz:
Türkleşmek, Türkolog, Darvinci, Eskişehirli, Türkçeci-lik…
Panturanizm, Pantürkizm…

Özel isim kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa küçük harfle başlar. Müzik terimleri için de bu geçerlidir:
acem, acemi, hicaz, nihavent, amper, jul, allahlık, Donkişotluk…
acembuselik, acemaşiran, bayatî, hicazkâr, türkü, varsağı…

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Bu yılki Türk Dil kurultayı çok güzel düzenlemiş.
B) Öğretmenler günü kutlamaları bizim evde başlar,torunum Sergül’le.
C) O da Mili mücadelenin adsız kahramanlarındandır.
D) “Gönülden Damlalar”ı okumanızı öneririm size.
E) Bir şarkı da Nihavent makamından okudu.

ÇÖZÜM: A’da “kurultayı” sözü, “Kurultay’ı”; B’de “Öğretmeler günü” sözü, “Öğretmenler Günü” ; C’de “mücadelenin” sözü, “Mücadele’nin”; E’de “Nihavent” sözü, “nihavent” biçiminde yazılmalıydı. D’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: D

2. Kısaltmaların Yazımı

Kısaltma; bir sözcük, terim veya özel adın içerdiği harf-lerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve sembolleştirilmesidir. Yapılan kısaltmaların benimsenmesi, yaygınlaşması ve herkes tarafından anlaşılması gerekir.
AA (Anadolu Ajansı), AB (Avrupa Birliği), Alm. (Alman), APS (Acele Posta Servisi), B (Batı), B. (bay), Bn. (bayan), C. (cilt), ed. (edebiyat), sn (saniye)

Kurum, kuruluş, müessese, makam, üniversite adlarının kısaltmalarında bütün harfler büyüktür. Harfler arasına nokta koymaya gerek yoktur:
TRT, TBMM, ODTÜ, TDK, MEB
Bu kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme ile ayrılır. Ekler son harfin okunuşuna göre belirle-nir; sözcüğün uzun şeklinin okunuşuna göre değil:
MEB’e TBMM’nin, ODTÜ’ne değil ODTÜ’ye

Bazı kısaltmalarda sözcük gibi oluşturulmuştur:
ASELSAN, BOTAŞ, SEKA, TÖMER
Bunlara getirilen ekler de düz okunuşa göre belirle-nir:
ASELSAN’da BOTAŞ’a, SEKA’nın, TÖMER’den

Nokta kullanılan kısaltmalar da vardır. Bunlardan sonra getirilen ekler kesmeyle ayrılmaz:
K.K.K., M.Ö, M.S., P.K., T.C.

Özel isim veya unvan olan bir kemle birkaç harfle kısaltılıyorsa yalnız ilk harf büyük yazılır:
Prof., İst., Doç., Dr., Av., Alb., Gen.
Alm. (Almanca), İng., Kocatepe Mah., Uzayan Sok.

Bu kısaltmalara ek getirilirken sözcüğün uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz:
İst.da, Alm.yı, İng.ye

Özel isim olmayan sözcüklerin kısaltması küçük harfle başlar:
s. (sayfa), bkz. (bakınız), vs (ve saire), hz. (hazırla-yan), çev. (çeviren), ed. (edebiyat),

Bu kısaltmalara ek getirilirken sözcüğün uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler kesmeyle ayrılmaz:
vb.leri, vs.den, hz.da, çev.e, ed.ı

Elementlerin ve ölçülerin kısaltmalarında nokta kullanılmaz:
C, CA, Fe, m, mm, cm, km,g, kg, ı, mg…

Bu kısaltmalar ek getirilirken sözcüğün uzun şeklinin okunuşu esas alınır; ekler nokta kullanılmadığı için kesmeyle ayrılır:
m’ye, mm’de, cm’yi, km’ye, g’den, kg’dan, ı’de, mg’ı
 Sert ünsüzle biten kısaltmalara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde okunuşta sondaki sert ünsüz yumuşamaz:
AGİK’in (agiğin değil agikin), TÜBİTAK’a (tübitağa değil tübitaka)

Ancak “birlik” sözcüğüyle kurulan kısaltmalarda yumuşama görülür:
ÇUKOBİRLİK’e (çukobirliğe)

 

3. Ek-Fiilin Yazımı

Ek-fiil isimlerin yüklem olmasını sağlayan ya ya birleşik zamanlı eylemler kuran ektir.

a. Ek-fiil (imek fiili) eklendiği sözcüğe bitişik de yazılabilir ondan ayrı da… Ama genellikle bitiştirilir. Ayrı yazıldığı zaman ünlü uyumlarına uyup uymadığına bakılmaz. Bitişik yazılan ek-fiil “büyük ve küçük ünlü uyumu” kurallarına uyar.

Ünsüz harfle biten sözcüğe bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer:
rahatsız idim > rahatsızdım,
çocuk ise > çocuksa,
Serkan imiş > Serkan’mış,
koşar iken > koşarken,
suçlanan ben imişim > benmişim
Adam yirmi yıldır evine hasret imiş > hasretmiş

Ünlü harfle biten sözcüğe bitiştiriliyorsa, başındaki “i” düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir:
Bir güzelin hayranı i-di-m > hayranıydım, hayranı idik > hayranıydık
Zeki idi > zekiydi
Ali imiş > Ali’ymiş
Hasta ise > hastaysa

b. Fillere getirildiğinde onların birleşik zamanlı çekimlerini yapmayı sağlayan ek-fiil bitişik de ayrı da yazılabilir:
Çalışmış i-di-k > çalışmıştık
Okuyor-i-miş-ler / okuyorlar imiş > okuyorlarmış

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) SGK’nın yeni düzenlemeleri önümüzdeki ay Meclis’e sunulcakmış.
B) Tübitak’ın yarışmalarına katılmak amcam için çok önemliydi.
C) Prof. Dr.Niyazi Haşmetoğlu’nun konferansına katıldınız mı?
D) Giresun’a 15 km. kala Bulancak’ı görürsünüz.
E) Benim için de ailemin için de bu konu kapanmışdır.

ÇÖZÜM: A’da “SGK’nın” sözü, “SGK’nin”;B’de “Tübitak’ın” sözü, “TÜBİTAK’ın” ; D’de “km.” kısaltması, “km”; E’de “kapanmışdır” sözü, “kapanmıştır” biçiminde yazılmalıydı. C’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: C

4. “ile” Edatının (Hem edat, hem bağlaç) Yazımı

Edat ve bağlaç olarak kullanılır.
Yazılışları bakımından aralarında fark yoktur.

Bu sözcük kendinden önceki sözcüğe bitişik de yazılabilir, ondan ayrı da…
Bitişik yazılan “ile” sözcüğü “büyük ve küçük ünlü uyumu” kurallarına uyar. Ayrı yazıldığında ünlü uyum kuralları aranmaz:
Arabası ile > arabasıyla, konu ile > konuyla

Ünlüyle biten sözcüklere bitiştirildiğinde, baştaki “i” ünlü-sü düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir:
Bora ile > Bora’yla, sopa ile > sopayla, dava ile > davay-la, arkadaşı ile > arkadaşıyla, dolayısı ile > dolayısıyla…

Ünsüzle biten sözcüklere bitiştirildiğinde, sadece baştaki “i” ünlüsü düşer, büyük ünlü uyumuna göre “la” veya “le” şeklinde kullanılır:
Murat ile > Murat’la, cam ile > camla, deve ile > de veyle…

5. “mi” Soru Ekinin Yazımı
Hem isimlere hem de fiillere getiriline bir çekim ekidir.

“-mi”, kendinden önceki sözcükten her zaman ayrı (bir sözcük gibi) yazılır:
Gelecek miydin? (fiile)
Sen misin? (isme)

Eklendiği sözcüğün son sesine, dolayısıyla büyük ve küçük ünlü uyumu kurallarına uyar:
Salı mı? Sen mi? O mu? Ölü mü?

Soru ekinden sonra gelen ekler kendisine bitişik yazılır:
Seni çağıran bu çocuk muydu?

Soru anlamı vermediği zamanlarda da ayrı yazılır:
Canım sıkıldı mı dışarı çıkmak isterim.
Güzel mi güzel bir arabası var.

6. “de” Bağlacının ve “-de” Hâl Ekinin Yazımı
“de” bağlacı ve “de” eki birbirinden kolayca ayırt edilebilir.
a. “de” Bağlacı:
Her zaman kendinden önceki ve sonraki sözcüklerden ayrı ve “de, da” şeklinde yazılır; bitiştirilmez, “te, ta” şeklinde yazılmaz.
“ya” ile birlikte kullanıldığında da ayrı yazılır: “ya da”
İsimlerden sonra da kullanılabilir, fillerden sonra da.

 Sözcüğün son hecesine kalınlık-incelik bakımından uyar. Ama ünsüz uyumuna bağlı değildir, yani –te, -ta şekilleri yoktur:
Bur soruyu Ali de mi bildi?
Sorsan da söylemem.
Çalış da çalış…

b. “-de” Hâl Eki
İsim çekim eklerindendir.
İsmin bulunma hâlini yapan hâl ekidir.
Yer ve zaman bildirir.
Ünlü uyumlarına uyar.
“de” bağlacının yalnız “de”, “da” biçimleri varken; “-de” hâl ekinin “-de”, “-da”, “-te”, “-ta” biçimleri vardır. Bunun nedeni ekin bitişik yazılıyor olmasıdır.
Eski İstanbul’da ne güzel günler yaşanmış.
Her şey yerli yerinde.
Siz ayakta kaldınız.
Çamaşırları elde yıkıyormuş.

Yapım eki olarak da kullanılabilir:
Yüzde yetmiş başarı vardı.
Ayda yılda bir uğrar oldu.
Peyami Safa’nın “Sözde Kızlar” ını okudun mu?

7. “ki” Bağlacının, “-ki” İlgi Zamirinin ve “-ki” Yapım Eki-nin Yazımı

a. “ki” Bağlacı
Sadece “ki” biçimi vardır:

 Kendinden önceki ve sonraki sözcüklerden ayrı yazılır.Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle yapısına aykırı olarak kullanılır. “ki” ile başlayan bir ara cümle asıl cümlenin içinde kısa çizgiler arasında verilebilir:
Yağmur yağmadı ki mantarlar ortaya çıksın.
Atatürk diyor ki: …
Bir şey biliyor ki konuşuyor
Ben ki hep sizin için çalıştım

 Ancak bu bağlaç birkaç örnekte kalıplaşarak bitişik yazılmaktadır:
Sanki, Oysaki, Mademki, Belki, Hâlbuki, Çünkü, Me-ğerki

b. “-ki” İlgi Zamiri
Ek hâlindeki zamirdir.
Eklendiği sözcüğe –ki sadece isim tamlamasında tam-layana eklenir- bitişik yazılır ve bir ismin (tamlananın) yerini tutar. Büyük ve Küçük ünlü kurallarına uymaz; sadece –ki şekli vardır:
Senin kalemin > seninki, Ali’nin eli > Ali’ninki, onun dü-şüncesi > onunki…

c. “- ki” Yapım Eki
İsimlere eklenerek yer ve zaman bildiren sıfatlar türeten ektir. Zaman bildiren sözcüklerin sonuna doğrudan eklenirken, yer bildiren sıfatlar türetirken ‘‘-de ‘‘ hâl ekiyle birlikte kullanılır. Yalnız “-ki ” ve az da olsa “-kü” biçimleri kullanılır.
Bu yılki sınav, yarınki maç, dünkü film, bugünkü aklım… Sokaktaki adam, gözdeki çapak…

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Sende unutuverdin beni ey vefasız arkadaşım!
B) Ben gerçeği bil miyorum ,diye nasıl yalan söylersiniz?
C) Meğer ki o da diğerleri gibi yalancının biriymiş.
D) Bora’yle Burhan bu hafta da Eskişehir’e gidecekmiş.
E) Sen ki benim en yakın arkadaşımdın, sen de bana ihanet ettin ya…

ÇÖZÜM: A’da “sende” sözü, “sen de”;B’de “bil miyorum” sözü, “bilmiyorum”;C’de “Meğer ki” sözü, “Meğerki” ; D’de “Bora’yle” sözü, “Bora’yla” biçiminde yazılmalıydı. E’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: E

8. Birleşik Sözcüklerin Yazımı
İki ya da daha fazla sözcüğün, yeni anlamda bir sözcük oluşturması için birlikte kullanılmasına “ birleşme “ de-nir. Birleşme sırasında sözcüklerde anlam, tür ve ses değişiklikleri olabilir:

 Birleşme sırasında sözcüklerde ses aşınması ya da ses türemesi olabilir:
Pazar – ertesi – > Pazartesi
Sütlü – aş -> Sütlaş > Sütlaç
His – etmek -> Hissetmek
Af – olmak -> Affolmak

 Birleşme, farklı türdeki sözcüklerin farklı biçimler-de kullanılmasıyla oluşabilir:
Hanımeli ( belirtisiz ad tamlaması biçiminde ) Atatürk ( eksiz iki ad )
Akciğer ( sıfat tamlaması biçiminde )
Gökdelen ( bir isim, bir fiilimsi)
Birkaç ( iki sıfat)
Biçerdöver (iki çekimli fiil)
Çıtçıt (ikileme)

 Birleşme sırasında sözcükler anlamlarını yitirebilir:
Bal arısı (iki sözcük de anlamını taşıyor)
Sigaraböreği (birinci sözcük anlamını yitirmiş)
çimadam (ikinci sözcük anlamını yitirmiş)
Aslanağzı (iki sözcük de anlamını yitirmiş)

a. Anlam kayması yoluyla kurulan bileşik sözcükler bitişik yazılır:
Akbaba, suçiçeği, devetabanı, dilberdudağı, …

b. Ses değişimi yoluyla kurulan bileşik sözcükler bitişik yazılır:
Güllaç ( güllü aş), Kahvaltı ( kahve altı), Niçin ( ne için)

c. Tür değişmesi yoluyla oluşmuş bileşik sözcükler bitişik yazılır:
Mirasyedi, uyurgezer, sıkboğaz, kapkaç, …

d. Yardımcı birleşik eylemler, bileşme sırasında ses değişikliği olmuşsa bitişik; ses değişikliği olmamışsa ayrı yazılır:
Hal-olmak, zan-etmek, seyir-etmek, kayıp-olmak, fark-etmek, muhtaç-olmak
 hallolmak -> zannetmek -> seyretmek
 kaybolmak -> fark etmek -> muhtaç olmak
e. Kurallı birleşik eylemler her zaman bitişik yazılır:
Anlayıvermek, görebilmek, uyuyakalmak, düşeyaz-mak
• Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller bitişik yazı-lır:
Vazgeçmek, öngörmek,başvurmak, …

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Sen sanıyor musun ki bütün günahların afoldu.
B) Ayberk’i geçen hafta balarısı sokmuştu.
C) Rıfkı’nın küçük kardeşi de uyur gezemiş,biliyor muydun?
D) Gaziemir’de askerlik yapan oğlunu çok göresi gelmiş.
E) Ben bütün ihtiraslarmdan vaz geçtim,sen yanımda olmayınca.

ÇÖZÜM: A’da “afoldu” sözü, “affoldu”;B’de “balarısı” sözü, “bal arısı”;C’de “uyur gezer” sözü, “ uyurgezer” ; E’de “vaz geçtim” sözü, “vazgeçtim” biçiminde yazılmalıydı.D’de herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: D

9. İkilemelerin Yazımı
İkilemeler genellikle ayrı yazılır. Araya hiçbir noktala-ma işareti de konmaz:
Anlata anlata, ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek,
O adam hatır gönül dinlemez.
Bu zamanda ev bark edinmek zor.
Bu adamın neyin nesi olduğunu bilen yok.
O kadar üzülme, beterin beteri var.
Yıllar yılı dost bildiğin insanlar hani?

 Bitişik yazılan ikilemeler de vardır:
cırcır (böceği), cızbız, civciv, çıtçıt, dırdır, fırfır, fısfıs, hımhım, hoşbeş, şıpşıp (terlik), yüzgöz (olmak)…

10. Sayıların Yazımı
Sayılar rakamla yazılabildikleri gibi harfle de yazılabilir.
 Küçük sayılar, yüz ile bin sayıları ve daha çok edebî karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar harfle gösterilir.
İki hafta sonra, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, dört kardeş, üçüncü sınıf, yüz yıllık tarih, bin yıldan beri…

 Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılar ile büyük sayılardan rakam kullanılır:
Öğleden sonra saat 17.30’da, 1.800.000 lira, 35 kilometre, 170 kg, 13 metre kumaş, 70.000.000.000 insan…

Saat ve dakikaların metin içinde harfle yazılması da mümkündür:
Saat dokuzda, dokuzu beş geçe, yediye çeyrek kala, sekizi on dakika üç saniye geçe, meselâ saat onda…

 Romen rakamları, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, kitap ve dergi ciltlerinde ve kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında kullanılır. Bu tür örneklerde Arap rakamlarının (harflerin değil) kullanılması da mümkündür. Hükümdar adlarında kullanılan rakamlar hükümdarın adından önce gelir:
XX. yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, V. Karl, I. Cilt…

Rakamlardan sonra getirilen ekler kesme işareti (‘) ile ayrılır:
Saat 10.30’da, 1972’de, 2000’den, 12’nci…

Sıra sayıları harfle de gösterilebilir, rakamla da:
Üçüncü, yirmi ikinci…

 Rakamlardan sonra, sıra belirtmek üzere nokta da kullanılabilir, “-nci” eki de
18., 23., XXI., 15’inci, 130’uncu…

 Üleştirme sayıları harfle gösterilir:
İkişer, yedişer, dokuzar, üçer üçer, onar onar, ellişer bin lira, yüz yirmi üçer, milyon…

 Beş ve beşten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır. Gruplar arasına nokta da konabilir:
22 605,111 548 600,
22.605, 111.548.600

 Sayılarda kesirler virgülle ayrılır:
19,2 5,28

Harflerle yazılan birden fazla sayının her biri ayrı yazılır:
İki yüz yirmi beş milyon, on sekiz, altı yüz, on üç

 Ancak para ile ilgili işlem ve belgelerde (senet, çek vb.) harflerle yazılan sayıların tamamı, aralarına sonradan başka harfler konmasın diye birbirine bitişik yazılır:
Yirmibirmilyonyediyüzyetmişikibindokuzyüzkırksekiz

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Onca yılın sonunda bir evbark sahibi bile olamadık.
B) Bugün toplantı 13.45’de mi yapılacaktı?
C) Arkadaşlarla bu akşam 7’inci Cadde’ye gideceğiz.
D) Biz o yaz on iki kafadar Alanya’da tatil yaptık.
E) Biz 18.Eylül.1980.Perşembe günü evlenmiştik.

ÇÖZÜM: A’da “evbark” ikilemesi, “ev bark”;B’de “13.45’de” sözü, “13.45’te”;C’de “7’inci” sözü, “ 7’nci” ; E’de “18.Eylül.1980.Perşembe” sözü, “18 Eylül 1980 Perşembe” biçiminde yazılmalıydı.D’de herhangi bir yan-lışlık yoktur. CEVAP: D

11. Tarihlerin Yazımı
a. Tarihler zaman birimi olarak en kısadan en uzuna doğru sıralanır gg.aa.yyyy
18 Eylül 1980
18.09.1980
18/09/1980

b. Gün, ay, yıl rakamlarının arasına nokta ya da eğik çizgi konur:
15.07.1981= 15/07/1981

c. Tarihlerde aylar harfle de rakamla da yazılabilir. Ayların adı harfle yazılırsa gün, ay ve yıl arasına işaret konmaz:
23 Ocak 1986 = 23/01/1986 ….

12. Pekiştirmeli Sözcüklerin Yazımı

Pekiştirme sıfatları ve zarfları bitişik yazılır:
sapsarı, mosmor, apaçık, çepeçevre, sapasağlam, dar-madağınık, çırılçıplak, çepeçevre

13. Düzeltme İşaretinin Kullanımı
Düzeltme işareti Türkçe olmayan sözcüklerde kullanılan bir işarettir. Bu işaret hem uzatma hem de inceltme görevinde kullanılır. İnceltme görevi sadece “g, k, l” ün-süzleri için; uzatma görevi de “a,i ve u” ünsüzleri için söz konusudur.

a. İnceltme görevi
Bazı yabancı sözcüklerde –Türkçe kalın ünlülerle birlikte kullanılmayan- ince ünsüzler (g,k,l) vardır. Bu ünsüzlerin ince olduğunu, yani ince okunmaları gerektiğini kendile-rinden hemen sonra gelen kalın ünlülerin (a, u) üzerine düzeltme işareti koyarak anlarız. Bu ünsüzlerin ince okunmasının gereği asıllarının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir:
dergâh, ordugâh, tezgâh, yegâne, bekâr, hikâye, kâfir, kâğıt, kâr, mekân, mahkûm, mezkûr…

 Batı dillerinden alınan sözcüklerde de durum böyledir:
Plâj, plân, plâk, klâsik, lâhana, lâik (a kısa okunur), lâmba, melânkoli, reklâm…

Ses yansımalı sözcükler için de aynı kural geçerli-dir:
Lâklâk, lâpa lâpa, lâp lâp, lâkırdı, lâppadak…

 Eğer bu sözcüklerden bazılarında düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka sözcüklerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu sözcüklerin anlamları çok farklıdır:
Hâlâ ile hala
Kâr ile kar

b. Uzatma görevi
Türkçede uzun ünlü yoktur. Arapça ve Farsçadan alınan ve uzun ünlü barındıran sözcüklerde uzun ünlünün üs-tüne gerektiğinde düzeltme işareti konur.
Düzeltme işaretinin üç türlü uzatma görevi vardır:
Birincisi: Düzeltme işaretinin bu görevi uzun ünlüleri göstererek yine aynı harflerle yazılan sözcüklerin birbirinden ayırt edilmelerini sağlamaktır. Eğer bu sözcüklerde düzeltme işareti kullanılmazsa aynı harflerle yazılan başka sözcüklerle karıştırılabilir ve yanlış anlamalara yol açılabilir ki bu sözcüklerin anlamları çok farklıdır. Zaten bu sözcüklerin hepsinin aynı harflerle, hem kısa hem de uzun ünlülerle yazılan şekilleri vardır:
Âdet :gelenek, alışkanlık adet :sayı
Yâr :sevgili yar :uçurum
Şûra :danışma kurulu şura :şu yer
Hâlâ :şimdi hala :babanın kız kardeşi
“âciz, âdem, âdet, âkit, âlâ, âlem, âli, âlim, âmâ, âmin, âşık, âyan, bâtın, dâhi, dâhil, dâr, fâni, hâk, hâkim, hâl, hâla, hâsıl, hâşâ, mâni, nâkil, nâr, nâzım, rahîm, sâdır, sâri, şâhıs, tâbi, vâkıf, vâris, vâsi, yâd, yâr”

NOT: “katil” (öldürme) ve “katil” (öldüren) sözcükleri aynı şekilde yazıldıkları ve birbirine karıştırılma ihtimali oldu hâlde öldüren anlamındaki “katil” sözcüğündeki uzun a, düzeltme işareti olmadan kullanılır. Bunun nedeni, düzeltme işareti kullanıldığında “k” nin ince (ke) olarak telâffuz edilebileceği endişesidir. Aynı endişe gasıp, kaide, kail, kadir sözcükleri için de geçerlidir. Bu sözcüklerin hangi anlamda kullanıldığı, telâffuzdan ve cümlenin anlamından çıkarılabilir.

İkincisi: Arapça sözcükleri sıfat yapan ve yine Arapça bir ek olan nispet “i” sini belirtme hâl ekinden ve iyelik ekinden ayırt etmek için bu “i” nin üzerine konur. Bu harfin üzerinde kullanılmasının gereği aslının öyle oluşu; amacı da yanlış anlam çıkarılmasını engellemektir:
Abbasî, adlî, adî, ailevî, an’anevî, asker’i, edebî…

 Söyleyişte kısa olan nispet “i” lerine düzeltme işa-reti konmaz. Çünkü bunlardaki “i” ler çekim ekiyle karıştırılmaz.
çengi, çini, tiryaki, zenci, Kutsi, Nemci, Ruhi…

 Bazı Türkçe sözcüklerde de nispet “i” si bulunabilir. Bu sözcüklerde ikinci heceler de uzun okunur:
Altunî, bayatî, gümüşî, kurşunî…
Türkü, varsağı, Hüsnü, Lütfü, kırmızı gibi sözcüklerde nispet “i” si ünlü uyumlarına uymuştur.

 Nispet “i” alan sözcüklere ek getirildiğinde düzelt-me işareti olduğu gibi kalır:
ciddîleşmek, resmîlik, millîlik, mahallîleşme…

 Eğer bu sözcüklerdeki nispet “i” lerinin üzerine düzeltme işareti konmazsa belirtme hâl ekiyle veya iyelik ekiyle karıştırılabilir:
(Türk) askeri, askeri gördüm, askerî elbise
(onun) zihni zihni geliştirir zihnî meseleler

Üçüncüsü: Aynı harflerle yazılan, fakat hem farklı dillerden olan hem de işlevleri ve okunuşları farklı olan “bi” leri ayırt etmek için kullanılır. Farsça olan ve yokluk anlamı veren “bî” ön ekinde kullanılır; bu ön ekin “ile” anlamı veren Arapça “bi” ön ekinden ayırt edil-mesi sağlanır:
bîçare, bîvefa, bîtaraf;
bihakkın, bizatihi, bilumum…

14. İki Şekilde Yazılabilen Sözcükler
Bazı sözcüklerin söylenişinde “ğ” nin “v” ye dönüştüğü görülür. Bunları iki şekilde yazılması ve okunması doğrudur:
Döğmek > dövmek; göğermek > gövermek, oğmak > ovmak, öğmek > övmek, söğmek > sövmek, öğün > övün…
Söyleyişte ğ > v değişimi görülen bu kelimeleri “v” li yazmak daha uygundur.

15. Yabancı Sözcüklerde Büyük “i”nin Yazımı
Lâtin harflerini kullanan yabancı ulusların yazı sistemle-rinde büyük “i” harfi noktasız yazılır. IBsen, Indiana… Türkçe metinlerde de bu isimler bu şekilde yazılır. Ancak bu isimler sözlüklerde “i” sırasında yer alır.

16. Ses Değişikliği Görülen Bazı Sözcüklerin Yazımı

 Ünlü daralması görülen Türkçe sözcükler:
söyle-yor > söylüyor,
anla-yor > anlıyor,
de-yor > diyor,
de-e > diye,
ye-ecek > yiyecek,
kork-ma-yor > korkmuyor…

Birden çok heceli olan sözcüklerde de sadece söyle-yişte daralma vardır:
atlayarak (>atlıyarak), başlayan (>başlıyan), yaşayacak (>yaşıyacak),
atlamayalım (>atlamıyalım), gelmeyen (> gelmiyen), gizleyeli (> gizleyeli)…

 Ünlü düşmesi olan sözcükler:
Ağız > ağzı, burun > burnu, koyun (bağır, döş) > koynu-na, alın > alnı,
Gönül > gönlüm, beniz > benzi, ömür > ömrüm, ileri-le-mek > ilerlemek, koku-la-mak > koklamak, kavuş-ak > kavşak, uyu > uyku, devir > devirli…
Nerede > nerde, burada > burda, şurada > şurda…
Kayıp > kaybolmak, emir > emretmek, keşif > keşfet-mek, sabır > sabretmek…

 Gönülden gönüle, ağza, buruna, babadan oğla örneklerindeki gibi ekte geniş ünlü varsa hece düşmesi olmayabilir:
• Oyunu, koyunu vb. hece düşmesi olmayan sözcüklerdir.

• Özel isimlerde –hâliyle- hece düşmesi olmaz:
Gönül’e, Ömür’ü

 Ünsüz türemesi görülen sözcükler:
Aff > affetmek, hissi, şıkk > şık > şıkkı, hall > halli …
Fiat > fiyat, faide > fayda, zaif > zayıf,
Repertuar > repertuvar, lâboratuar > laboratuar, konservatuar > konservatuvar, tual > tuval…

 Bu sözcüklere benzeyip de ünsüz türemesi görülmeyen sözcükler:
Duayen, fail, fuar, fuaye, kuaför, lâik, puan, suare…

 Ünsüz düşmesi görülen sözcükler:
Türkçede ikiz ünsüz bulunmaz. Bu yüzden Arapçadan dilimize geçmiş olan ve sonunda ikiz ünsüz bulunduran sözcükler yalın durumunda kullanıldığında ünsüzlerden biri düşer.
Hakk > hak, redd > ret, hiss > his, zann > zan, zemm > zem, hll > hal, şıkk > şık, afv > af…

Alıntı sözcüklerden ft, st ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında t sesi söyleyişte düşme eğilimi gösterse de yazıda korunur.
Çift, rast, serbest…

Farsça “hane” sözcüğüyle yapılan birleşik sözcüklerde “ha” hecesi ünlüyle bitenlere geldiğinde düşer, ünsüzle bitenlere geldiğinde korunur:
Hastane, pastane, postane, sarphane, dökümhane, yatakhane, yemekhane, dershane…

17. Hem Ayrı Hem Bitişik Yazılabilen Ekler
Ek-fiilin çekimleri olan “iken, ile, ise” sözcükleri kendin-den önceki sözcükten ayrı yazılır. Ama bunların bitişik yazılış şekilleri de vardır: -ken, -le, -se. Bitişik yazılırken araya kaynaştırma harfi de girebilir.
Ama bu eklerden sadece “-ken”, hiçbir zaman ünlü uyumlarına uymaz; her sözcükten sonra “iken” ya da “-ken” olarak yazılır.
Alır iken > alırken, okulda iken > okuldayken,
Gelenler ile > gelenlerle, Ali ile > Ali’yle, çanta ile > çan-tayla
Olacak ise > olacaksa, okumalı ise > okumalıysa…

18. Ünlü Uyumlarına Aykırı Olan Eklerin Yazımı
-yor (şimdiki zaman eki): Sadece –yor şeklinde yazılır, ünlü uyumlarına aykırıdır. (Eski biçimi “yor” şeklinde bir sözcüktür.)
Geliyor, biliyor, istiyor, gizliyor…
-ken (zarf-fiil eki): Ünlü uyumlarına aykırıdır. Sadece –ken şeklinde yazılır.
Alırken, koşarken, bakarken…
-leyin (isimden zarf yapan ek): Ünlü uyumlarına aykırıdır.
sabahleyin, akşamleyin
-(İ)mtırak (sıfattan sıfat yapan ek): “bugünkü, dünkü, öbürkü” kelimeleri hariç –ki eki ünlü uyumlarına aykırıdır; -ki şeklinde yazılır ve okunur.
Onunki, yukarıdaki, akşamki…
-taş (isimden isim yapan ek):
Meslektaş, ülküdaş…
-gil (aile bildirir):
Halamgil, dayımgil, baklagiller…

19. Alıntı Sözcüklerde Kesme İşaretinin Kullanılması-Kullanılmaması

Bazı Arapça sözcükler gırtlak ünsüzü taşıdıkları, Türkçede de bu özelliği anlaşılacak şekilde telâffuz edildiği için kesme işareti barındırırlar:
“an’ane, an’anevî, cür’etkâr, cüz’î, iz’an, kat’î, kat’iyet, kıt’a, kur’a, Kur’an, mes’ut, meş’ale”

 Alıntı olup da kesmesiz kullanılan bu yapıda sözcükler de vardır:
Defa, defetmek, heyet, menetmek, mesele, neşe, neşet, sanat…

 Aşağıdaki sözcüklere iyelik ekinin getirilmesi, aslında sözcüğün sonunda bulunup da dilimizde eri-yen gırtlak ünsüzünü ortaya çıkarır ve kesme işaretini gerektirir: (Bu sözcüklerdeki ekler iyelik ekidir.)
Cem > cem’i, cüz > cüz’ü, kat > kat’ı, men > men’i,

 Sonunda gırtlak ünsüzü bulunan sözcükler iyelik ekini –ı, -i biçiminde alırlar. Bunlardan cami ve mâni kelimeleri camisi ve mânisi şeklinde de olabilir. Bunlar yalın hâlde kullanıldıklarında sonlarında tek ünlü vardır:
Bayi > bayii, cami > camii veya camisi, mâni > mânii veya mânisi

 Bu sözcüklere yönelme hâl eki getirildiğinde araya y sesi girebilir de girmeyebilir de. Her iki kullanış da doğrudur: Bayiye, bayie; camiye; camie; membaya, membaa; mevzuya, mevzua, mısraya, mısraa…
 Bazı Arapça sözcüklerde kısa ünlüden sonra gelen gırtlak ünsüzü dilimizde kaybedilerek ondan önceki ünlü uzun okunur:
Dava, mamur, mana, memur, resen, tamim, tecil, te-diye, tehir, telif, tesir…

20. Satır Sonunda Sözcüklerin Bölünmesi
 Satır sonunda, yer kalmadığı için yarım, kalan sözcüklerin bölünmüş olduğunu, yani devamının altta olduğunu göstermek için satır sonunda kısa çizgi kullanılır:
… o zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, mi-nimini yavru ağlıyor. Ses-
sizce, titreye titreye ağlıyor.

 Birleşik sözcükler de tek sözcük gibi telâffuz edilerek heceleme buna göre yapılır.:(Birleştiği yerden ayrılmaz.)
…..………………………………………….ba-
şöğretmen Atatürk …………………………il-
kokuldayken ………………………………………Karaosma-
noğlu’nun ………………..

 Sözcükler satır sonunda ve başında bir tek harf kalacak şekilde bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştır:
……………………………………………..a-
rabayla ……………………………………..u-
çurtmamızın…………………………….cami-
i………………………………………….niha-
î………………………..

 Özel isimlerde ve rakamlarda kesme işareti satır sonuna geliyorsa ve kesme işaretinden sonraki kısmın alt satıra geçmesi gerekiyorsa bu durumda kısa çizgi kullanılmaz:
…………………………………Geçen yıl Ankara’
daki akrabalarımıza ……………………1996’
da…………………….

 Gırtlak ünsüzü için kesme kullanılan sözcüklerde kesmeli heceler satır sonuna getirilmez:
…………………………..meş’-
aleyi değil
……………………………..meş’a-
leyi olacak

 “de” ve “ki” bağlacı ile “mi” soru ekinden önceki sözcük satır sonunda kalıyor da bu ek ve bağlaçlar alt satıra iniyorlarsa araya (satır sonuna) kısa çizgi konmaz:
………………………………..önünde kitap
da yoktu…

 Özgün imlâsıyla yazılan yabancı sözcüler satır sonunda kendi dillerinin kurallarına göre bölünür.

ÖRNEK SORU:

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) 15 Temmuz 1981’de kızım, 23 Ocak 1986’da oğlum
doğdu.
B) Lapalapa yağan karda yürümenin keyfi bir başka
oluyor.?
C) Bu hafta arkadaşlarla ,canım istemese de, Safran-
boluya ideceğiz.
D) Zavallı çocuk düşünce burunu kanamaya başladı.
E) Bu konuyu anlamıyan var mı,diye bağırdı komutan.

ÇÖZÜM: B’de “lapalapa” ikilemesi, “lapa lapa” biçiminde ayrı yazılmalıdı;C’de “Safranbolu” birleşik sözcğü “Safran-bolu” biçiminde birleştiği yerden hece bölmesi yapılmamalıdı, D’de “burunu” sözcüğü “burnu” biçiminde yazılmalıydı“ ;E’de “anlamıyan ” sözü, “anlamayan” biçiminde yazılmalıydı.A’da herhangi bir yanlışlık yoktur. CEVAP: A

Hakkında Hasan Hüseyin KÖKEN

3 Ocak 1958'de Eskişehir Seyitgazi'de doğdu. İlkokul,ortaokul ve Liseyi Eskişehir'de,Yüksek öğrenimini Eskişehir ve İstanbul'da tamamladı.Eskişehir Eğitim Enstitüsü'den 1980'de mezun oldu. 1991'de Anadolu Üniveritesi Açık Öğretim Fakültesi'nde lisans tamamladı.Giresun Bulancak Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1980-1986),Kastamonu Tosya Endüstri Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ve Müdür Başyardımcılığı (1986-1990), Sakarya Geyve Alifuatpaşa Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1990-1993), Sakarya Ozanlar Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1993-1995), Sakarya Özel Tansel Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (1995-1998), Sakarya Özel Tansel Dershanesi Türkçe Öğretmenliği ve Kurum Müdürlüğü (1998-1999), Ankara Birikim Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (1999-2000), Ankara Bilge 2000 Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (2000-2002), Ankara Çubuk Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (2003-2005), Ankara Seviye Dershanesi -Ankara Polatlı Sistem Dershanesi Türkçe Öğretmenliği (2005-2007), Ankara Dershanelerinde Türkçe Öğretmenliği, Yöneticilikler. (2007-2011), Kocaeli İzmit American Life MEB Danışmanlığı (2011-...)

Ayrıca Kontrol Et

ÖDEV TESTİ 7

1. Aşağıdaki bileşik sözcüklerden hangisinde yalnız birinci sözcük sözlük anlamından uzaklaşmıştır? A) Suçiçeği     B) …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir